11 Nisan 2010 Pazar

YGS 2010...

Bu sene ÖSS’yi iki bölüme ayırdılar ve ÖSS ismi tamamiyle ortadan kalktı. YGS ve LYS olarak isimlendirilen iki sınav var artık. Bu sınavların özelliklerine değinmeyeceğim, ben direkt YGS 2010 serüvenimi anlatacağım.

Benim bulunduğum ilçe (Kaş) sınav merkezi değil. Bu yüzden farklı bir il veya sınav merkezi ile bir ilçede sınava girmemiz gerekiyor. Genellikle tercihler Antalya Merkez veya Fethiye oluyor. Ben Ehliyet içinde defalarca kez yolumun düştüğü Fethiye’yi seçtim.

Sınav Pazar günü saat 10:00′da başlayacağı için Fethiye’ye bir gün önceden gidip, halamlarda kalmam gerekiyordu. Bu yüzden Cumartesi günü 11′de yola çıkmayı kararlaştırdık arkadaşla. Sabah kalktım hazırlandım; çantamı hazırladım. Havalar son günlerde bir hayli sıcak olduğu için yanıma pantolon alma gereği duymadım, sadece uyumak için giymeyi planladığım bir adet eşofman vardı uzun alt giyisisi olarak. Bunun yanında sınavda giymeyi planladığım gri sweet’imi bir gün önceden yıkatmıştım anneme fakat sweet kurumamış. Uyuz oldum bu duruma bayağı bir ama sonradan sinirimi yendim ve başka bir sweet giyip çıktım yola.

Yolculuk güzel geçti, zaten 2 saat 15 dakika sürüyor; müzikle ve arkadaşla geçirdim yolu. Ardından Otogar’a geldik. Arkadaşın arkadaşı gelecek, onu bekliyoruz. Yaklaşık 30 dakikalık bir bekleyişin ardından “skeyim böyle arkadaşı” diyip bastık gidiyoruz. Arkadaşın içi rahat etmemiş, dönüp bir daha bakalım dedi, döndük; ibneler oradaydı. Onlarla kısa bir görüşmenin ardından, yanlarından ayrıldık.

Ayrılmadan önce konuşulan konu halı sahaydı. Halı saha ayarlamışlar. Herif sınava geliyor Fethiye’ye, sınavdan bir gün önce halı saha ayarlıyor. Olacak iş değil. 7-8 yapacaklarmış maçı, kadroda bende varım. Ama ben Fethiye Merkez’de değil Fethiye Kemer’de kalacağım ve erkenden oraya gitmem gerektiği için maça kalamadım. Sağlık olsun.

Yemek yedik, ardından arkadaşın bir başka arkadaşı geldi. Emo kılıklı ve kro aksanı vardı. Çift şeritli faulden aşağıya inen sakalı vardı. Çok ilginçti. Onunla takıldık 2 saat kadar. Apartman gibi bir yere soktu bizi, en üst kata çıktık ve bir bilardo salonu ile karşılaştık. Çok boktan bir yerdi. Ordan çıkıp, dışarda gezdik. Limana falan gittik. Aşıklar tepesi denen bir yer var, orada bir herif saksafon çalıyordu. Ses ciddi anlamda neredeyse tüm Fethiye’de duyulabiliyordu…

Biraz daha oralarda takıldıktan sonra dolmuşuma binip, Kemer’e gittim. Hava bir açılıyordu bir kapanıyordu. Şort üstü sweet ile geziyordum ve bazen cidden soğuk oluyordu hava. Ertesi gün saat 7:30′da uyandım. Hava yağmurluydu. Yanıma pantolon almamıştım dediğim gibi. Yatmak için aldığım eşofman da o kadar inceydi ki, halam o eşofmanla yatırmadı beni kendi başka kalın bir eşofman verdi. Ama hava yağmurluydu, sabah sike sike giydim o eşofmanı. Götüm dondu yemin ediyorum ya, buz gibiydi hava…

Okula geldim. Çantayla almıyordu ibneler. 3 tane cep telefonu vardı o gün yanımda, babam vermişti bir tanesini fazladan kontörü var diye. Kantine bıraktım çantaları, her bir telefon için de bir lira ücret alıyorlardı =D. Karlı bir olaymış cidden.

Neyse… Sınav cidden bayağı bir basitti. Muhtemelen yardıra yardıra geçerim barajı. Ama tabii üst düzey bir performans ile de karşılaşmayacağım kesin. Bu yıl en kötü ihtimalle iyi bir Yüksekokul’a girerim diye tahmin ediyorum.

5 Nisan 2010 Pazartesi

Kurt Cobain


Bilmeyen yoktur diye tahmin ediyorum. Nirvana grubunun vokal ve gitaristi. Bugün ölümünün 16. yıl dönümü, o yüzden bu saygı ve sevgi yazısını yazma gereği duyuyorum.

Aslında Kurt Cobain’e olağanüstü bir hayranlığım yoktur. Çok basit müzik yapmasına rağmen yeni bir akımın başlamasına sebep olduğu için ciddi anlamda saygı duyulası biri.

Bunun haricinde pek de kayda değer bir şeyi yok, zaten uyuşturucu nedeniyle erken gitti dünyadan. Kendisi için Cliff Burton’a yaptığım için kendis ile özdeşleşmiş bir parça çaldım evimde; bir de buraya bu yazıyı yazdım. Daha ne yapayım? Huzur içinde yatsın.


Nirvana_-_Smells_Like_Teen_Spirit
Yükleyen karapatik. - Yüksek çözünürlüklü video keyfini yaşayın!