9 Mart 2014 Pazar

Devlet Üniversiteleri Neden Tırt?

Bir devlet üniversitesinin 2 yıllık programlarından birinde öğretim gören gayet sıradan bir vatandaşım. Akademik olarak çok büyük hedeflerim hiç olmadı. Büyük hedefi geçtim, direkt olarak hedefim olmadı desem daha doğru olur. Hiçbir zaman YGS-LYS tarzı sınavlara çalışmadım. Hayatımda hiç kopya çekmedim. Lise hayatımda ne öğrendiysem, girdiğim sınavlarda bu bilgiler ışığında öğrendiğim şeyleri yaptım. O yüzden 4 yıldır sürekli olarak keyif için aynı sınava giriyorum ve benzer puanlar alıyorum.

Değinmek istediğim konu devlet üniversiteleri ile vakıf üniversiteleri arasındaki büyük kalite eksikliği ve vizyon yoksunluğu. Bu nereden çıktı? Şuradan çıktı... Bir vakıf üniversitesinde Reklamcılık bölümü okuyan arkadaşımdan, okulda yaptıkları bir projenin linkini aldım. Olay çok basit. Bir dersin hocası, bir blog açmış. Derste öğrencilerine bir şeyler katıyor ve bu kattığı şeyleri hatta bölümün öğrencilere kattığı şeyleri bu blogta paylaşmalarını, fikirlerini yazmalarını istiyor. Şöyle bir baktım... Yazılara göz gezdirdim. Bu insanlar fikir sahibi. Hakikaten okudukları bölüm ile alakalı fikirleri var. Ve bu fikirler klişe fikirler de değil. Adam bildiğin analiz yapar gibi fikirlerini dökmüş. Söylemeye çalıştığım şeyi aslında tam olarak toparlayamadım, şöyle söyleyeyim: bu öğrencilere düşünmeyi öğretiyorlar. "Bu böyledir, şu şöyledir" den ziyade, onların fikirler üretmelerini ve bir takım şeylerden kendilerinin aldıkları derslerle çıkabilmelerini sağlıyorlar. Bunun için onları eğitiyorlar. Gıptayla baktım, imrendim.

Bir yandan bizim okula bakıyorum. Şunu çok samimi söylüyorum, 2,5 yıldır bu okuldayım ve okulun yaklaşık 5 dönemine çok az katıldım. Ya gittim ya gitmedim. Nedenini hep merak ediyorlar. Orada anlatılan şeyler bana gerçekten hiçbir şey katmıyor. Ezberlemekten öte bir şey yaptırılmıyor derslerde. E ben bu ezber işini elime aldığım nottan da yapabilirim, neden gideyim ki  oraya? Çok basit örnekler vereceğim... Okulun ve eğitimin kalitesi ile alakalı olarak.

Finansal Tablolar Analizi isimli ders verildi bize ve ben geçtim. O konuyla alakalı hiçbir fikrim yok. Vize sınavında 2 tablo verildi, toplama çıkarma yaparak en az 50 alınabilen bir sınavdı. Final sınavında ise hocanın web sitesinden indirdiğimiz ödevi dosyalayıp verdik, hepimiz 100 aldık. Kim biliyor Finansal Tablolar Analizi yapmayı... Kimse.

Teknik Analiz dersimiz var. Bölümün Temel Analiz ve Muhasebe ile birlikte bana kalırsa en önemli dersi. Sonuçta borsada iki analiz tipi var, biri temel diğeri teknik. Teknik Analiz dersinde güya bize teknik analiz yapmayı öğretiyorlar. İlk sınavda 50 puanlık 2 soru vardı ve bu soruların cevabı hocanın önceden ismini verdiği bir kitapta yazıyordu. O kitabı 14 lira karşılığında satın alıyordunuz ve sınavda açık olacak olan kitaptan bulup yazıyordunuz. 50 puan cepte. Final sınavı daha da vahim. Neden? Çünkü öğrendiklerimizi test etmek adı altında uygulamalı sınav yapıldı. Neymiş, bir hisse üzerinde temel analiz yapacakmışız... Sınavdan önce dediler ki, destek ve direnç noktalarını öğren, inişlere çıkışlara bak, hoca şu şirketleri soracak onlara bak tamam. Öyle yaptım, 90 aldım. Ben ne anladım şimdi bundan? Ben temel analiz mi yapmış oldum? Milyonlarca dolarlık portföyler bana emanet edilse yapacağım tek şey bu mu olacak?

Bir diğer trajikomik olay Temel Analiz dersinde gerçekleşti. Borsada işlem yapmak isteyen bilinçli insanların yapacağı en temel analiz konusunda şu an hiç kimsenin bir fikri yok. Paranın zaman değeri tabanlı formüller, gelecek zaman değeri, geçmiş zaman değeri, risk, beklenen getiri vs... Tamam formül olarak öğrendik. E peki ben bunu ne yapacağım kardeşim. Sen bana 1 tane gerçek hisseyi açıp, bu formül böyle kullanılır dedin mi? Yok. Sende azıcık vizyon olsa, dersin ki: "Şu an bir hisseyi temel analiz ile formüllerimiz ile yorumlayacağız ve 1 ay sonrasının beklenen getirisini hesaplayacağız, bakalım ne kadar yanılacağız veya ne kadar tutacak bizim yaptıklarımız". Yok. Böyle bir şey yok. Ne var? Her formülü içinde barındıran 50 puanlık bir soru var ve bu sorunun hiç kimseye bir katkısı yok. Herkes ezberliyor. Vizyon meselesi. İşi öğretmek değil sizin niyetiniz. Hiçbir zaman da olmadı. Siz hepiniz basit birer öğretim görevlisisiniz. Tek yaptığınız şey, ezberlediğiniz şeyleri bize ezberletmek. Bize öğrettiğiniz şeyleri kullanarak, bir ufacık yatırım yapmaya tenezzül edecek cesaretiniz bile yok sizin.

Buradan tek bir hocaya övgü yazacağım. Kendisi gerçekten vizyon sahibi bir adamdı ve çoğu kişi tarafından da değeri bilinmiyor. Bize dünya gündemini anlamamız için makale okutmaya çalışan, hatta direkt olarak okuyalım diye bu sınavda çıkacak diyen M.E.B hoca bu okulun göreceği en vizyonlu hocadır. Kendisini buralarda daha fazla heba etmez umarım. Çünkü, onun kafasını ve onun yapmak istediklerini alacak bir sistem bu okulda mevcut değil. Öğrencilerin hepsi ezberci, öğretmenlerin yüzde 90'ı ezberci. Sen yapıcı olabilirsin ama seni anlayan kişi çok az.

Son olarak bizim okulun ezberci eğitimine son kez değinmek adına ufak bir örnek daha vereceğim. Geçtiğimiz günlerde geçmişte x liraya satılmış bir bilet fiyatın, şu an kaç paraya satılacağını hesaplamaya çalıştım. Bizim sınıfta, bölümü olması gereken sürede bitirmiş 2 arkadaşımla fikir alış-verişi yaptık. Kendilerine en ufak bir sitemim ya da aşağılamam yok fakat sadece ezberledikleri için ilk başta ne yapacaklarını bilemediler. Öğrendiğimiz en basit formülü bile hatırlayamadılar. Sizin suçunuz yok. Size bunu ezberletenler de suç var. Bir hocanın dersinde kullanılacak formüller kağıtta yazıyor, onu es geçmeyeyim. Ezbere karşı olduğu için yapıyormuş bunu. Ezber sadece formül ile olmaz. Problemlerin çözümünü ezberletiyorsun sen bize. Problemleri çözmeyi öğret, çözümünü ezberlemeyi değil. "Derste işlediğimin aynısını sordum" şeklindeki söylemler, hocaların kendi kendilerini ifşa etmeleri ve "evet biz ezberciyiz, ezberleyip gelmeniz yeterliydi" demenin kibarcası diye düşünüyorum.