29 Mayıs 2009 Cuma

Okul

Yıllardır okuyoruz, en azından lisenin bitmesini ve biraz daha sıkı olmayan bir yaşam tarzına kavuşmayı hayal ediyorduk (saçları kesmek zorunda olmak, okul kıyafetlerini giymek zorunda olmak gibi şeylerden bahsediyorum). En sonunda lise bitti, yaklaşık 2 haftadır okula gitmiyoruz. Ama sanki bir boşluk var hayatımızda. Tüm arkadaşlar böyle diyor. Sabah kalkıp okula gitmek, 7-8 saatini orada geçirmek. Hep bunları yapıyorduk. Şimdi ise sabah istediğim saatte kalkıyorum ve akşama kadar sıkıntıdan patlıyorum, yapacak pek bir şey yok. ÖSS çalışmaları da yalan oldu. Normalde okula gitmekten nefret eden bizler, her gün okuldayız. Hele bugün, tüm ekip okuldaydı. Biliyordum okulu özleyeceğimizi ama bu kadar erken olacağını tahmin etmiyordum. Gerçekten özledim lan, o sınıf ortamı, geyik ortamı... Müthişti. Bir daha asla yakalayamayacağımız güzellikteydi bana göre. O ortamdan bir çok kez şikayetçi olmuş olsak da seviyorduk demek ki. Evet, işte böyle. Yarın yine boş bir gün olacak, okulun bahçesine gideceğiz sivil olarak, oturacağız saatlerce, müdür gelecek bizi kovacak. Akşam olacak, çarşıda bir kaç saat takılıp eve döneceğiz ve ertesi gün yine aynı şeyleri yapacağız. Yazın yine çalışma durumları vs olacak ve bir şekilde başka bir düzene adapte olacağız. Geçen yazki düzenimiz harikaydı, umarım bu sene de ona benzer rahatlıkta bir yaz olur. İnşallah...

24 Mayıs 2009 Pazar

Level'a İlk Adım ve Ortaya Karışık



Bildiğiniz veya bilmediğiniz gibi, 2 aydır Level Dergisi'nde deneme yazar olarak, Level Online'da yazmaktaydım. Dün gelen bir mail ile bu durum sanırım değişti. Dergi için bir inceleme yazdım bugün ve gönderdim. Yüzde 90 yayınlanacaktır o yazı ve uzun zamandır hayalini kurduğum şeye ulaşmış olacağım. Bir dergide yazıyor olacağım. Gerçekten çok mutluluk verici.

Yaz geldi dedik... Gelmemiş. Son 1 haftadır bir gün güneşli bir gün yağmurlu. Bu sabah havanın ne kadar güzel olduğunu görüp denize gitme planları yaparken, öğleden sonra havanın kapanması ve yağmur ile birlikte şok oldum. Nasıl bir iklimdir anlamadım. Şu sıralar gerçekten bir acayip ortalık.

Dün grup olayları kapsamında, okuldaki vokal şahıslar ile bir çalışma yaptık. Sonuç tam bir hüsran ve rezaletti. Hiç biri doğru düzgün şarkılarını söyleyemediler. Hatta bazıları o kadar batırdı ki, şarkıyı olduğu gibi değil kendi yorumuyla okumaya kalktı. Sinir bozucu bir durumdu. Yokluktan, sessimizi çıkartmadık. Yani, saçma sapan okuyorlar şarkıları, bir de giderken nasıldık diyorlar. Ulan nasıl olacaksınız? Götüm gibiydiniz. Allah allah... Aysun hocanın söylediğine göre iyi olurmuş bunlar, inşallah olurlar. Gelecek çalışma Pazartesi günü, göreceğiz bakalım neler olacak...

21 Mayıs 2009 Perşembe

How I Met Your Mother, 4. Sezon Bitti

Dördüncü sezon bu hafta sona erdi. Ted yine çocuklarının annesini bulamadı, hikaye biraz daha dallandı budaklandı ve farklı noktalara kaydı. Evet...



23. bölümde Stella'nın geri dönüşüne şahit olmuştuk. Bu herkes için sürpriz olmakla beraber, "ulan yine mi Stella" tadında tepkilere yol açmıştı. Çünkü Stella ciddi anlamda itici bir hatun, Ted'de zaten bunu farkında, o yüzden buna pek yüz vermedi. Yine de Stella bir yüzsüzlük yaparak, Ted'den hiç istenmeyecek bir şey istedi ve kocası ile arasını yapması için onu ikna etti. Ted iyi çocuk, yaptı bu işi.

Stella defteri tamamiyle kapanınca, bu sezon da annenin kim olduğunu öğrenemeyeceğimizi anladık zaten. Son bölüm biraz da sezonu sonlandıralım tadında yapılmış bir bölümdü. Bu bölümde Barney ve Robin'in ilişkisi tescillenmiş oldu. Artık bu ikili sevgili diyebiliriz sanırım. Robin'in biraz gönlü yokmuş gibi bir hali vardı ama daha sonra onunda yumuşadığını ve Barney'ye karşı boş olmadığını gördük. Bu ikili gerçekten hoş oldu. Tam gaz devam...




Ted açısından ise bazı acı gerçekleri görme bölümüydü bu bölüm. Mimarlıkta iş olmadığını ve bu sevdadan vazgeçip, daha elle tutulur ve kendisini kazanç sağlayacak bir iş yapması gerektiğini anladı Ted. Ve bu bağlamda mimarlık ile ilgili tüm hayallerini bir kenara bırakarak, Stella'nın herifinin ona yapmış olduğu "gel bir üniversitede hoca ol" teklifini kabul etti. Zaten bu olayı öğrendikten sonra bölüm sona erdi. Bu sırada çok önemli bir detayı daha öğrendik. Anne, Ted'in çalışacağı üniversitede öğrenci. Sınıf ortamındaki öğrenci-öğretmen ilişkisi, aşk ilişkilerine hatta evlenmeye kadar gidecek anlaşılan.



Bu arada bu sezon aralara sıkça serpiştirilen "keçi" olayı da sonuca bağlandı. En sonunda keçi ile yüzleşen Ted, keçi ile amansız bir kavgaya tutuştu ve keçi tarafından hastanelik edildi. Bununla da kalmayıp, adı "Keçi tecavüzcüsü" ne çıktı. Özellikle Ted'in hatırladığı kadarıyla, keçi ile olan kavgası çok hoştu, yardı geçti. =)


Ted, keçiden dayak yedikten sonra...

4. sezon da sona erdi. Ne kadarlık bir tatile girdiler tam olarak bilmiyorum ama merakla beklemekteyim yeni sezonu.

20 Mayıs 2009 Çarşamba

Canlı Müzik Modası

Geçtiğimiz yazı Kaş'ta geçirenler bilir, hakkıyla canlı müzik yapan tek bir mekan vardı, orası da Sun Cafe idi. Bunun yanında Meis barın da canlı müzik yapmak gibi bir uğraşı olsa da bir türlü hoş bir şeyler ortaya çıkaramıyorlardı. Geçen sene canlı müzik sayesinde parayı kıran Sun Cafe'yi gören diğer barlar, akıllarını bu sene başlarına topladılar ve hepsi yabancı müzik ağırlıklı canlı müzik yapmaya başladılar.

Köprüaltı in Rock Bar
Mekanın iç tasarımı, konumu ve ismi sayesinde diğer canlı müzik yapan barlardan bir adım önde duruyor Körpüaltı. Geçtiğimiz aylarda yaptırdıkları yeni sahneleri şuan Kaş'ın en iyi bar sahnesi gibi gözüküyor. Yazın çok çeşitli grupların sahne performanslarına şahit olacağımız Köprüaltı çok sağlam geliyor.


Köprüaltı in Rock Bar.


Efendi Bar
Efendi Bar geçen sene kendi halinde, 2 günde 1 falan canlı müzik yapıyordu. Sahne falan olayları da oldukça kısıtlıydı. Bu sene kendilerine yeni bir sahne yaptırmışlar. Gördüğüm kadarıyla geçen sene ki Sun Cafe'nin sahnesinin birebir aynısı. Fakat şöyle bir durum var sezon, geçtiğimiz 3 sene içinde hep Sun Cafe'de çalan Blues Ala Turka grubu bu sezon Efendi Bar'da çalacakmış. Evet, söylentiler bu yönde. Bugün sahnelerinde gördüğüm "tumba" da bu durumu destekler nitelikte. Fethi Slayer, bu yaz sezonunda Efendi Bar'da olacakmış.


Blues Ala Turka, Sun Cafe'deyken.
Soldan sağa: Fethi, Ercan, Efe.


Sun Cafe
Sun Cafe bu sezon el değiştirmiş sanırım. Ayrıca iç tasarım açısından da bir değişime gitmiş ve biraz daha hoş bir görünüm kazanmış. Dün gördüğümüz kadarıyla canlı müzik olayı burada da olacak. Hatta dün var yani... Bir akustik gitar ve "Ud" ile canlı müzik yapılıyordu. Türkçe parçalar falan çalıyorlar. Sun Cafe'yi bilen bilir, pencereleri vardır kocaman, caddeye bakar bu kocaman pencereler. O pencerelerden içeriyi biraz süzdük, herifleri dinledik. Biz biraz dinleyince, adamlar bizi yanlış anladı ve çaldıkları şarkıların çok hoşumuza gittiğini falan sandılar =). Selam verdiler ilk önce, ardından kocaman hoparlörü bize doğru çevirttiler. Biz de ibnelik olsun diye, bu hareketin hemen ardından olay yerini terkettik. Herifler buruk bir göt olma duygusu içerisinde kalakaldılar.

Echo Bar
Echo Bar Kaş'ın vasat barlarından birisidir bana göre. Ama bu sezon canlı müzik ile güzel bir atağa kalktılar. Ben gidip dinlemedim ama söylentiler var. Bir elektro ve akustik ile canlı müzik yapılıyormuş. Bir gün gidip bir bakmak lazım.

Şimdilik Kaş'ın canlı müzik yapan barlar listesi bu kadar. Eminim ki ilerleyen günlerde bir kaç bar daha canlı müzik yapmaya başlayacaktır. Bekleyip göreceğiz.

19 Mayıs 2009 Salı

Dünyanın En İyi 100 Metal Parçası

DigitalDreamDoor.com adresli web sitesi tam olarak neye dayanarak yaptığını bilemediğimiz "Dünyanın en iyi 100 metal parçası" isimli bir liste yayınladı. Fakat listede ciddi anlamda bazı problemler göze çarpıyor.

Ben ilk olarak Motörhead - Ace of Spades'e takıldım. 4. sıraya bu şarkıyı koymuşlar. Thrash metallik bir halini göremiyorum ben şarkının, bu listeye nasıl girdiğini de tam olarak anlayamadım. Öte yandan listede Pantera'nın efsane parçası "Walk" yok. Evet, Walk yok. Yine bir başka acayip durum, Enter Sandman'da bu listede yok. Metallica'nın en iyi parçası olarak lanse edildiği dönemler bile olan bu parçanın, Ace of Spades listeye 5. sıradan girerek hiç giremeyişi düşündürücü. Metal Militia gibi Thrash Metal'in mihenk taşlarından biri sayılabilecek bir şarkının da listede yer almıyor olması iyice canımı sıktı. Judas Priest'in Painkiller'ı da hakettiği yerde değil kanımca, ilk 10 yakışırdı bence bu parçaya.


Bunun dışında Master of Puppets'ın hakkıyla birinci olduğunu söyleyebilirim. Raining Blood'u ikinci sıraya koymuşlar, bence ikinci sıra Angel of Death'in hakkıdır. Bunun yanında Black Sabbath'ın Symptom of the Universe'ini 6. sıraya koymuşlar, çok da iyi yapmışlar. Bu parça ilk trash metal rifflerini içinde barından parça olarak bilinir, hakettiğini almış. Seek and Destroy'u ben olsam 2. sıraya koyardım ama ilk iki sıra Metallica olursa olmazdı tabii, iyi olmuş, kendine 4. sıradan yer bulmuş Seek and Destroy. İlk 10'a baktığımızda hepsi gerçekten hakettiği yerlerde diyebiliyorum. Bunun yanında Metallica ilk 10'a 3, tüm listeye ise 12 parça sokarak, Thrash Metal'in kralı olduğunu bir kez daha ispatladı. Metallica rulz...

Liste ise aşağıda:

1. Master of Puppets - Metallica
2. Raining Blood - Slayer
3. Holy Wars... The Punishment Due - Megadeth
4. Ace of Spades - Motorhead
5. Seek & Destroy - Metallica
6. Angel of Death - Slayer
7. Symptom of The Universe - Black Sabbath
8. The Four Horsemen - Metallica
9. Cowboys From Hell - Pantera
10. Hangar 18 - Megadeth
11. Caught In A Mosh - Anthrax
12. Fast As A Shark - Accept
13. The Antichrist - Slayer
14. Witching Hour - Venom
15. The New Order - Testament
16. Hit The Lights - Metallica
17. Creeping Death - Metallica
18. Elimination - Overkill
19. War Ensemble - Slayer
20. Souls Of Black - Testament
21. Battery - Metallica
22. Primal Concrete Sledge - Pantera
23. Practice What You Preach - Testament
24. Indians - Anthrax
25. Painkiller - Judas Priest
26. Peace Sells - Megadeth
27. Cemetery Gates - Pantera
28. Bounded By Blood - Exodus
29. For Whom The Bell Tolls - Metallica
30. Too Late Too Late - Motorhead
31. Iron Fist - Motorhead
32. Symphony of Destruction - Megadeth
33. Lesson in Violence - Exodus
34. Hello From The Gutter - Overkill
35. The Mechanix - Megadeth
36. Tyrant - Judas Priest
37. Overkill - Motorhead
38. Madhouse - Anthrax
39. Set The World Afire - Megadeth
40. War Is My Shephard - Exodus
41. Ride The Lightning - Metallica
42. Black Magic - Slayer
43. Damage Inc. - Metallica
44. Do or Die - Testament
45. Blackened - Metallica
46. Jesus Saves - Slayer
47. Fucking Hostile - Pantera
48. Tornado of Souls - Megadeth
49. Hell Awaits - Slayer
50. Coma - Overkill
51. South Of Heaven - Slayer
52. Burnt Offerings - Testament
53. Mouth For War - Pantera
54. Good Mouring/Black Friday - Megadeth
55. My Last Words - Megadeth
56. Blood Red - Slayer
57. Black Metal - Venom
58. Escape to the Void - Sepultra
59. Metal Command - Exodus
60. Seasons In The Abyss - Slayer
61. Sodomy and Lust - Sodom
62. Overkill - Overkill
63. First Strike Is Deadly - Testament
64. Pleasure To Kill - Kreator
65. Strike Of The Beast - Exodus
66. Horrorscope - Overkill
67. Return To Serenity - Testament
68. Antichrist - Destruction
69. Piece By Piece - Slayer
70. The Toxic Waltz - Exodus
71. Crionics - Slayer
72. Dante's Inferno - Iced Earth
73. Alice In Hell - Annihilator
74. Riot Of Violence - Kreator
75. Remember The Fallen - Sodom
76. Mad Butcher - Destruction
77. And Then There Were None - Exodus
78. Beneath The Remains - Sepultura
79. Whiplash - Metallica
80. Hunter Kill - Annihilator
81. The Burning Of Sodom - Dark Angel
82. Chemical Warfare - Slayer
83. Into The Pit - Testament
84. Blood And Iron - Overkill
85. Voivod - Voivod
86. Motorbreath - Metallica
87. Infectious Hospital Waste - Demolition Hammer
88. I Am The Law - Anthrax
89. War Is Hell - Toxic Holocost
90. Possessed By Fire - Exumer
91. Calling In The Coroner - Vio-Lence
92. Pace Till Death - Bathory
93. Kill Yourself - S.O.D.
94. Masked Jackal - Coroner
95. Battalions - Metal Church
96. Death Rattle - Pantera
97. Tear It Down - D.R.I.
98. Thrash 'til Death - Destruction
99. Thrown To The Wolves - Death Angel
100. Heavy Metal Maniac - Exciter

Bu arada bu listeye aslında pek itibar etmemek lazım. Çünkü bu siteye baktığımız ota boka liste yapmışlar. Her şeyin listesi var. Hatta az önce bir listeye göz attım, "Dünyanın en iyi 100 metal gitaristi" diye bir liste. Listede James Hetfield, Kirk Hammett'ın önünde yer alıyordu. Bunu söyledikten sonra susuyorum.

16 Mayıs 2009 Cumartesi

Okul Bitti

Evet, bugün son sınavımızı da olduk. İlk yazılılardaki olağanüstü saçma notlarımı birer birer kurtararak, orta düzey bir karne görmeyi garantiledim. Şuan görünürde sadece bir tane zayıfım var. O da 44'den. =) O dersin herhangi bir sınavından 3 puan fazla not alabilseydim, şimdi bu durum üzerinde kafa yormak zorunda olmayacaktım. Gerçi yıllık ödev var bir de, hocanın ona 50 puan vermesi zayıfın yok olması anlamına gelebilir, tabii diğer 2 sözlü notunun da 45 ve üzeri olması şart.

Şimdi bizim okul nasıl bitti? Bildiğiniz gibi MEB bize bir kıyak yapmıştı ve son 1 ay veli onayı ile 45 günlük devamsızlık hakkımızın tamamını kullanabilme hakkı tanımıştı. Bunu kullandık. Pazartesi'den itibaren yürürlüğe girecek benim dilekçe. Sabah geç kalkıp, güzel bir kahvaltı. Ardından ufaktan ÖSS'ye çalışmak lazım. Belki biraz geç olabilir ama kendime güzel bir yol çizmeyi planlıyorum. İnşallah iradeli ve disiplinli bir şekilde çizeceğim bu yol üzerinde yürümeyi başarırım. Göreceğiz...

Bu arada, grup çalışmalarından bahsetmezsek olmaz. Grubun bildiğiniz gibi vokali yok. Bu iş için profesyonel bir şahıs olduğu haberini almamız ile birlikte, şahısla görüşmeye gittik ve okul gecesi kendisine uymayan bir tarihte yapılacağı için "red" cevabı aldık. Evet. Bunun üzerine okulumuzun "koro" sunda yer alan ve geçtiğimiz sene yapılan okul gecesinde solo performansları ile izleyenleri mest eden kızlar ile yola devam etme kararı aldık. 3 kız var, her biri farklı birer parça söyleyecekler. Bu parçalar da netlik kazandı: Yalan dostum, Sarı çizmeli mehmet ağa, Sevda çiçeği. Şuan parçaları büyük ölçüde oturttuk ve ufak tefek hatalar dışında çalabiliyoruz. Vokal ile çalışmalara da gelecek haftadan itibaren başlıyoruz. Facebook'dan bizim videoları takip edenler, artık vokalli videolarımızı da görecebilecekler. Ne büyük olay öyle değil mi?

14 Mayıs 2009 Perşembe

Şampiyon Beşiktaş!



Evet. Bunu bekliyorduk zaten. Fenerbahçe'nin İnönü'de yaptıklarının ardından "gaz mode: on" bir şekilde maça çıkacağımız apaçık ortadaydı.

Maçın başlarında oyunu kendi sahasında kabul eden, Fenerbahçe'yi oynatmama üzerine kurulu ve biraz da rakibi sanki ölçmeye çalışırmış izlenimi bırakan bir oyun vardı Beşiktaş'ta. Bu sırada biraz şansa gelen, beklenmedik bir gol ile işler tepetaklak oldu. Golü anlatmak gerekirse, herkes Yusuf'un orta yapmasını beklerken, o kaleyi düşündü. Ön direkte bekleyen Emre, ön direği çabuk terketmişti. Bir orta bekleyen Volkan Babacan'da gereken pozisyonu aldı. Fakat Yusuf kaleye vurdu, kaleci topu görmekte geç kaldı buna bir de ters ayakta yakalanması eklenince, topa yetişmesine rağmen çıkartamadı. Hoş bir goldü. Dediğim gibi bu gol ile oyunun tüm dengeleri bozuldu. Fenerbahçe biraz daha açık oynamak zorunda, Beşiktaş'ta hızlı hücumlar veya uzun toplarla çıkmaya başladı.



Fenerbahçe olabilecek en güzel dakika da beraberlik golünü buldu. Guiza denen it yine bizi boş geçmedi. Golde Sivok'un topa müdahale edemeyişi dışında hatalı bir durum gözükmüyor. Onun dışında savunmanın biraz dengesiz yakalanışı da büyük bir etken tabii ki golde. Golden sonra biraz daha baskın oynamaya başladı Fenerbahçe, bir kaç ufak pozisyon da yakaladılar ama atamadılar. İlk yarı böylece bitti.

İkinci yarı Beşiktaş'ta Toraman-Üzülmez değişikliği yapıldı. Ekrem sağa, Üzülmez sola geçti. İyi de oldu. Üzülmez savunmanın solunu kontrol ederken, orta sahanın ortasına sık sık yardıma geldi. Evet, Üzülmez göbeğe yardıma geldi. Üzülmez'e ne kadar laf etsek de, gelecek sezon onu arayacağımız günler olacaktır diye düşünüyorum. Orta yapamaması dışında, pek bir sorunlu yanı yok. Savunmada güven veriyor bence. Özellikle Yusuf ile birlikte harika bir ikili oldular. Üzülmez bindiriyor, Yusuf koşu yoluna nokta atışı yapıyor ve tehlikeli ataklar geliştiriyorlar. Güzel bir şey tabii...

Neyse... İlk yarı çok net bir pozisyondan yararlanamayan Bobo, yüzde yüzlük gol kaçırma kredisini doldurmuştu ve bundan sonra yakalayacağı pozisyonlarda golü bulması şarttı. Bobo'yu uzun bir zaman sonra ilk kez bu kadar istekli oynarken gördük. Bunun meyvesini de uzaktan vuruşu ile birlikte gelen gol ile aldı. Volkan Babacan'ın yapacak pek bir şeyi yoktu. Top tam köşeye gitti ve çok sertti. Bobo'yu bu muhteşem golünden ötürü kutluyorum.

Bu golün ardından Beşiktaş 2-1'i korumak için biraz daha savunma ağırlıklı bir oyun anlayışına büründü ve kontra ataklar ile gol aramak yoluna gitti. Bu plan gerçekten çok iyi işledi. Tello'nun bir topu direkten döndü, diğer başka bir pozisyonda kaleciyle karşı karşıya kaldı ve topu kaleciye nişanladı. Ardından sahneye Yusuf çıktı tekrar. Bir uzun top sonucu topa hareketlendi. Bitkindi, Gökhan Gönül hızla topu kontral altına aldı ve topun çıkması için perdelemeye başladı, bu sırada yavaş yavaş ona yaklaşan Yusuf, ustaca bir hareketli topu söktü aldı ve kaleye yöneldi. Arka direkte Holosko vardı, topu ona gönderdi fakat top Lugano'nun ayağına çarparak havalandı. Bobo en tepeye çıkarak kafayı vurdu ve skor 3-1'e getirdi. İyice rahatladık.



Beşiktaş'ın bu skorla yetinmesi beklenemezdi. Fenerbahçe iyice dağılmış, Beşiktaş ise aksine daha da güçlenmişti. Holosko son 4 maçta gol atıyordu ve bu maçta da atmasını bekliyorduk. Öyle de oldu, Bobo ile harika bir duvar pası yaptılar ve golü Holosko attı. Çok sevindik. 5. golü bekliyorduk artık.

Fakat bu golden sonra Beşiktaş hızını kesti ve sadece dakikaları tüketmeye başladı. Ardından skindirik bir pozisyondan penaltı kararı geldi. Bünyamin efendi sırf Fenerbahçe'ye yaranmak için bu penaltıyı çaldı. Sinirli olacak Fenerbahçe taraftarının en azından kendisine hiddetlenmesini önlemiş oldu böylece. Allah belasını versin. Ayrıca son 3 saniye kala maçı bitirdi, halbuki tam 3'e 1 gidiyordu Beşiktaş'lı oyuncular, 5. golün gelmesi içten bile değildi. Neyse, böylesi de güzel oldu.


Kupa sonrası ForzaBeşiktaş.com'un index s

Bu galibiyet ve kupa ile Beşiktaş moral anlamında doruk noktasına ulaştı. Bu gaz ile önümüzdeki maçı rahat geçeceğimizi düşünüyorum. Tek korkum Galatasaray maçından alınabilecek ters bir sonuç. Arkadan Sivasspor ve Trabzonspor geliyor. Her an her şey olabilir.

Beşiktaş bugün takım olarak harikaydı. Umarım hep böyle olur. Hiç bir oyuncuya kötü oynadı diyemiyorum. Hepsi elinden gelen tüm gayreti oyuna yansıttı. Hepsini tebrik ediyorum. Muhteşemdiler...



Bu arada maçın adamı Bobo seçilmiş. Hakkıdır. 2 gol 1 asist. Maçın ilk yarısında çok küfür etsem de ikinci yarıdaki oyunu ile bize muhteşem bir gece yaşattı. Teşekkür ediyoruz kendisine.

13 Mayıs 2009 Çarşamba

Yaz Geldi

Nihayet. Çok özlemiştim, güneşten kavrulduğumuz yaz günlerini. Ve yavaş yavaş "yaz" kendini hissettirmeye başladı. Hem hava olarak hem de çevre açısından yavaş yavaş Kaş yazın olduğu havasına bürünmeye başladı. Turistler yavaş yavaş buraya gelmeye başladılar. Barlar tekrar açılmaya başladı. Kışın ölü olan bu güzel ilçe, tekrar hayat kazandı sanki. Meydan bu sene belediyenin yaptığı bazı yenilikler biraz daha hoş ve düzenli bir görüntüye kavuştu. İsmi ekşi sözlükte bile geçmekte olan meydan duvarı yıkıldı ama yine de Kaş Meydan'ı o şirin görüntüsünden bir şey kaybetmedi.

Sun Cafe'ye kafam takıldı dün. Biraz baktım şöyle, eski iç tasarımından eser kalmamış. Bunun yanında geçen seneki gibi canlı müzik olayı da bir daha var olmamak üzere kaldırılmış. Sun Cafe'de hoş anılarım vardı, bu halini görünce pek hoşuma gitmedi bu durum. Ama bunun yanında Kaş'a yeni ve seviyeli bir bar açıldı. O da Köprü 6 in Rock Bar. Dün oraya da bir göz atma fırsatım oldu, Rock bar diye geçiyor ismi ama şu sıralar daha ağırlıklı olarak türkü söylenmekte barda. Haziran sonu veya Temmuz başlarında Blues Ala Turka bu barda çıkacak. Merakla ve heyecanla beklemekteyim. Uzun zaman oldu onları dinlemeyeli ve gerçente özledim. Fethi Slayer'ın sesinden ve gitarından, Smoke on the Water, Hotel California, Jumpin Jack Flash ve Another Brick in the Wall dinlemek gerçekten çok güzel bir şey. Bekliyorum... Bekliyoruz...

Son yıllarda Kaş'ta iki farklı iş açma trendi oluşmuştu. Bunlardan birisi İnternet Cafe, diğeri Fast Food açmaktı. İnternet Cafe trendi sona erdi fakat Fast Food sektörü gelişmeye ve her yerde karşımıza çıkmaya devam ediyor. İki 6 farklı Fast Food cafenin bulunduğu bir caddeye bu sezon yan yana iki cafe daha açıldı. Bunun yanında Kaş Meydanı'na da iki adet yeni Fast Food cafe açıldı. İş yaparlar mı? Yaparlar vallahi. Fiyatlar kazık olmadıktan sonra sırf turistlerden değil, bizden bile bayağı iyi iş yaparlar.

Biraz da okula değinelim. Yazılılar bitiyor. Analitik Geometri demiştim, girdi demiştim. Evet, gerçekten girmiş. "10 (on)" almışım. O yüzden hoca yazılıları tekrar etme kararı aldı ve yarın tekrar Analitik Geometri'den sınava gireceğiz. Herkesin bu iki sınavdan aldığı en yüksek not karneye geçirilecek. Güzel bir şey, Tanju hocanın (Tanju Toraman - Matematik Öğretmeni) bize son kıyağı bu olacak sanırım. Bunun dışında, Perşembe günü Mantık'tan, Cuma günü ise Matematik'ten son sınavlarımızı olup, okuldan sktir olup gideceğiz. Devletin bize vermiş olduğu devamsızlık hakkını kullanacağız.

8 Mayıs 2009 Cuma

Okul Bitiyor

Evvet. Nihayet lisenin de sonuna geliyoruz. Artık son yazılılarımızı oluyoruz. 3 yazılı kaldı. Yarın onlardan ilkini olacağız, Coğrafya. Gelecek hafta içinde de Mantık ve Matematik'ten birer yazılı olup, yazılı olayını bitiriyoruz. 15 Mayıs'tan sonra da veli dilekçesi ile raporlu sayılacağız. Yani bir ay önceden okulumuz bitmiş olacak. Ne kadar güzel, uzun zamandır bunu bekliyorduk.

Şuan karnemde iki sakat ders bulunuyor. Analitik Geometri ve Türk Edebiyatı. Türk Edebiyatı'nın zayıf düşeceğini düşünüyorum fakat Analitik Geometri hocamızdan bir sürpriz bekliyorum. İlk dönem 38'den, iki düşürmüştü. Ders içinde ve yazılıda gayet iyiydim. Fakat son yazılıda tüm sorular vektörlerden soruldu ve daha önce de yazdığım gibi vektörlerin işlendiği 4 ders kaçırmıştım ve hiçbir şey bilmiyordum. O yüzden son yazılı da sakata geldim. Yazılının sonucu henüz açıklanmasa da zayıf bekliyorum. Neyse önemli değil, ortalama ile nasıl olsa rahat rahat geçiyorum.

Şimdi önümüzde ÖSS var. Vallahi korkuyorum. Şimdi etrafımdaki insanlara bakıyorum, dershaneye falan gidiyorlar ama deneme sınavlarında benden düşük puan alıyorlar. Biliyorum, kendimi onlarla kıyaslamamam gerekir, milyonlarca insan girecek bu sınava. Ama şöyle baktığımda sınıfa, ÖSS'de bir sürpriz yapabilecek tek kişi benim sanırım. Gerçekten... Bir sürpriz yapacağımı ve en azından okulda ilk 14'e gireceğimi düşünüyorum. Bilemiyorum, büyük konuşmakta istemiyorum ama hakikaten öyle bir his var içimde. Göreceğiz bakalım. Yazdım bakın buraya.

Geometri Sınavları

Bu arada, Geometr i ilk ve ikinci yazılımın hikayesini de anlatmak istiyorum. 2 ay öncesiydi, sabah ders Geometri idi. Derse 15 dakika geç gelince hoca bir şey demiyordu ve hatta yok bile yazmıyordu. O yüzden yine bu duruma güvenerek, 15 dakika geç geldim okula. Sınıfa bir girdim, millet sınav oluyor! Hemen hoca kağıdı elime verdi, başladım yapmaya. Kürenin hacmi, Piramitlerin hacimleri, prizmaların hacimleri, silindirin hacmi. Hepsinin formülü birbiriyle karıştı ve sınav sonunda sözlerim açık ve netti "0 (sıfır) alıyorum". Ama hoca sanırım karalamalarıma puan vermiş ve 20 aldım. Geometri'den geçmek için farkettiğiniz gibi 70 almam gerekiyordu. Formüller aslında o kadar karmaşık değilmiş, hazırlıksız yakalandığım için ilk yazılı da öyle panik olmuşum ve yapamamışım. İkinci yazılı da tam almam gereken notu aldım. 75. Ve geçtim. Bir de sözlüm vardı gerçi, 60 alsaydım da geçirecekti hoca, öyle demişti.

Neyse... Bu arada grup çalışmaları devam ediyor. İnşallah güzel şeyler çıkacak ortaya, cumartesi günü sağlam bir çalışma yapacağız. Her şey çok güzel olacak. =)

6 Mayıs 2009 Çarşamba

Grup Çalışmaları

Evet, bugün grup çalışmalarına start verdik. Davul'a okulumuzdan bir isim olan, 9/A sınıfının sakin ve cool takılan öğrencisi Sinan'ı getirdik. Kendisi 94 doğumlu olmasına karşın, oldukça yetenekli bir kişi ve gerçekten çok iyi davul çalıyor. Bugün ilk defa onunla çalma fırsatım oldu ve gerçekten çok şaşırdım ve hayran kaldım. Güzel bir stüdyo vari ortam yaratmış kendine ve kafasına göre takılıyor. Bir hocası var ve 1 yıldır davul çalıyormuş. Bir Smoke on the Water çaldık. Gerçekten çok keyifliydi. Bir ara sanki şarkıyı Deep Purple çalıyor da, biz dinliyormuşuz gibi bir duyguya kapıldım. O kadar harikaydı yani. Şuana kadar hiç davul ile birlikte çalmadığım için bir acayip oldum. Yarın da çalışacağız bakalım, güzel bir video çekip, buraya, facebook'a falan koymak istiyorum.

3 Mayıs 2009 Pazar

Halı Saha Maçı - Vol. 1

Son iki halı saha aktivitemizi "Kısa Notlar" bölümüne, yüzeysel bir şekilde giriyordum. Bu kez detaylı bir şekilde yazmak istedim.

Rakip ile daha önce iki maç yapmış ve birini kazanıp diğerini kaybetmiştik. Yani durum 1-1'di. Kritik bir maçtı. Maçın zor geçeceğini düşünüyordum fakat beklentilerimin biraz altında geçti.

Bizim Takım
  • Onur Çetin
  • Burak Bayram
  • Kudret Pınar
  • Eray Kundak
  • Ben
  • Mehmet Gökçe
Rakip Takım
  • Emre Yıldırım
  • Mehmet Ali Çakmak
  • Ali Burak Demirel
  • Uğur Işıldak
  • Oğuz Özcan
  • Aykut X
Maça yine sürekli pas yapmaya çalışacak başladık. Maçın ilk dakikasında attığımız gol ile öne geçtik. Kısa süre sonra fark ikiye çıktı. Yanlış hatırlamıyorsam Eray'dan geldi bu goller. Yine hızlı paslar ve Onur tarafından atılan ara paslar sayesinde farkı iyice açtık ve skor 6-0'a geldi. Ardından rakip iyice sinirlendi ve biraz da dağıldı. Ama buna rağmen iki gol bularak skoru 6-2'ye getirdiler. Attıkları golün hemen akabinde attığımız gol ile skoru 7-2'ye getirdik. Ardından rakip iki gol daha bularak farkı 3'e indirdi ve biraz olsun morallendi ve dirildi. Bu sırada yine sahneye Eray çıktı ve skoru 8-4'e getirdi. Ardından Onur ve Burak Bayram'ın golleri ile skor 10-4 oldu. Rakip iki gol, biz bir gol bulduk ve 11-6 oldu maç. Ardından biz bir gol daha atarak skoru 12-6 yaptık. Maçın sonları tempo olarak düşük bir şekilde geçti, bu düşük tempo da bir çok pozisyon yakalayan rakibimiz 2 gol daha attı ve skor 12-8 oldu. Maç da bu skorla bitti.

Maç boyunca savunmada bekledim. Bizim takım futboldan ciddi anlamda anlayan insanlardan kurulu olduğu için hızlı ve akıllı oynuyorlar. Ben çoğu zaman onlara ayak uyduramıyorum, biraz hızlarını kesiyorum. Hızlı pas yapıyorlar, ayağıma top gelmesin diye dua ettim tüm maç =). Bir hata yapmaktan çok korkuyordum. Neyseki direkt olarak benim hatamdan kaynaklanan bir gol olmadı, sadece bir pozisyonda topu uzaklaştırayım derken top rakibin ayağına çarpıp gol oldu o kadar.

Onur yine muhteşemdi. Sanırım Kaş'ta futbolu en iyi bilen 2-3 kişiden birisi o'dur. Her açıdan kusursuz, özellikle halı sahada. Savunma, hücum. Her iki tarafı da çok iyi uyguluyor. Hızlı düşünüp, hızlı ve doğru paslar atıyor. Yeri gelince süper şutlar çekiyor. Hele son iki maçta, birbirinin kopyası iki gol attı ki, çok güzeldi. Sol çarpara açılan topa, sol ayakla uzak direğe vuruyor ve gol oluyor. Gerçekten muhteşem.

Eray çalım yapmayı çok seviyor. Bu yüzden biraz fırça yedi ama sanırım 5-6 tane gol attı. Gol yönünden takımı sırtlayan o oldu. Kudret ise daha çok savunmada iyi işler yaptı. İyi top kullandığını söyleyebilirim, savunmada da çok iyi işler yapıyor. Hem hızlı, hem dirençli. Burak Bayram'da her zaman ki gibiydi, ilerde yapması gerekeni yaptı, gol attı, asistler yaptı. Çok iyiydi, yeri geldi savunmaya yardım etti. İyi top tutup kullanıyor, geçen maçlarda aşırı agrasif tavırları vardı, bu maçta hiç öyle değildi. Gayet cool bir şekilde takıldı, topunu oynadı, gerisini siktir etti. İyi de etti.

Mehmet şuana kadar gördüğüm en iyi kalecilik performansını bugün sergiledi. Gerçekten çok iyiydi. Özellikle attığı paslar, oyunu çok iyi başlatması bizi oldukça rahatlattı. Yeri geldi kurtarışlarıyla da öne çıktı. 20-30 maçtır kendisi ile maça gidiyorum, hiç bu kadar iyi olduğunu görmemiştim.

Rakip maça direkt yenik başlayıp, hep öyle götürdüğü için ve maçın başında ağır bir fark yiyince moral olarak çöktü, kendi içinde kavga etmeye falan başladı. Bu da onların sonunu hazırladı.

Maç içerisinde gözüme çarpanlar bunlar. Kendimi hiç beğenmedim bu maçta. Ulan benim sağ ayağım çok iyidir, çok isabetli paslar falan atarım ama işte hata yapma korkusu ve baskı yüzünden doğru düzgün top kullanamıyorum. Bilemiyorum, belki gelecek sefer bir maç daha olursa çağırılmayabilirim. Çağırılırsam da kendime çeki düzen vermeye çalışacağım. Çünkü bu takımda oynamak gerçekten ayrıcaklık gibi. Herifler Barcelona gibi top yapıyor, halı saha da bu adamları yenebilecek takım Kaş'ta yok sanırım.

2 Mayıs 2009 Cumartesi

Bir PES Macerası - Vol. 2

PES'te sırayla tüm modları oynuyorum. Daha önce Şampiyonlar Ligi modunu oynamış ve o modda yaşadığım olağanüstü serüveni burada paylaşmıştım. Şimdi ise bir Dünya Kupası serüvenini sizler ile paylaşacağım.

Aşırı güçlü bir takım seçip, çok rahat bir turnuva geçirmek istemiyordum. Çok güçsüz bir takım seçmekte istemiyordum. İlk önce Türkiye ile denedim şansımı fakat çok ağır ve teknik kapasitesi bir hayli düşük oyunculardan kurulu bir milli takım ile karşılaştım. Bunun üzerine çıtayı biraz daha yükselterek, eski günlerine dönmeye çalışan ve son yıllarda pek bir başarısız maçlar, turnuvalar ve ele turları geçiren Fransa takımını seçmeye karar verdim.

Fransa ile seri başı olarak Dünya Kupasına giriş yaptık ve grubumuz şu şekildeydi:

A Grubu
  • Fransa
  • UAE
  • Suudi Arabistan
  • Finlandiya
Evet, görüldüğü üzere vasat takımlardan oluşan bir gruba düşmüştüm. Üçte üç yaparım diye düşünüyordum.

A Grubu birinci maçı: UAE - Fransa

Grubun en vasat takımı sanırım buydu. Açıkçası bu isimde bir ülke olduğunu ilk kez bu oyun sayesinde öğrendim. UAE ne lan? Neyse, kolay geçmesini bekliyordum maçın. Fakat beklediğim gibi olmadı. Maç boyu takım deyim yerindeyse 10 kişi savunma yaptı ve kontra ataklarla golü düşündü. Pozisyon da buldular fakat atamadılar. Ben maç boyunca çok baskılı olmama rağmen golü çok geç buldum. 82. dakikada Henry ile attığım bir duran top golü ile maçı kazanarak, ilk maçımı beklentilerin aksi bir sonuçla fakat 3 puanla kapattım.
Sonuç: UAE 0 - 1 Fransa

A Grubu ikinci maçı: Fransa - Suudi Arabistan

Grubun orta halli takımlarından birisi Suudi Arabistan. Son yıllarda sürekli Dünya Kupasına katılıyorlar ve başarı sonuçlar da alıyorlar. Beni korkutan takımların başında geliyordu, gruba şöyle bir baktığımda. Fakat maça başlar başlamaz bu korkum tamamen yok oldu. 6. dakikada Benzema ile attığım golle maça adeta galip başladım. İlk yarının ortalarında da ikinci golü Henry ile buldum ve iyice rahatladım. İkinci yarıya daha diri bir orta saha ile girmek için, göbekte iki ismi çıkartıp, yerlerine Viera ve Diarra'yı aldım. Ne olduysa da bundan sonra oldu. Bu iki oyuncu acayip yavaş oyuncular, orta saha üstünlüğüm elimden gitti. Ardından Suudi Arabistan 3 dakikada 2 gol bulması üzerine skor 2-2'ye geldi. Maç çok sakat bir hal almıştı. Bu sırada Henry ile orta sahadan topu alıp, bir kontrada kaleye ulaşıp golü bulmam ile maçı 3-2 kazandık. 3. golü 88. dakikada buldum.
Sonuç: Fransa 3 - 2 Suudi Arabistan

A Grubu üçüncü maçı: Finlandiya - Fransa

Suudi Arabistan karşısında aldığım galibiyetle gruptan çıkmayı garantilemiştim. Bu maç grup birinciliği için yapılan bir maçtı. Finlandiya'da geride kalan iki maçını kazanmıştı. Ama ben tur garanti olduğu için riske girerek tüm oyuncularımı değiştirdim ve yedek kadro ile maça çıktım. Gomis'in 2, Malouda ve Anelka'nın birer golü ile maçı 4-0 kazandım. Malouda ile attığım gol tam jeneriklikti. Sağ açıktan, arka direğe orta keseyim dedim, top gitti doksana aşırtma gol oldu. Süper goldü hakikaten. Sanırım turnuvanın en güzel golü buydu. Zor geçmesini beklediğim maç çok kolay geçti ve bitti.
Sonuç: Finlandiya 0 - 4 Fransa

İkinci tur maçı: Fransa - İrlanda

İrlanda'nın kadrosuna baktığımızda hep Premier ligte forma giyen futbolcular gördüm. Çok zor geçeceğini düşünüyordum. Yine ilk dakikalarda attığım bir gol ile maça 1-0 önde başladım. 45+1. dakikada attığım ikinci gol ile de maçı koparttım. İkinci yarı İrlanda pek bir baskılı oynasa da golü bulamadı. Çok pozisyon kaçırdılar. Bizde arada iyi kontralar yakaladıysak da atamadık. Maç 2-0 bitti ve çeyrek finalin yolunu tuttuk.
Sonuç: Fransa 2 - 0 İrlanda

Çeyrek Final maçı: Tunus - Fransa

Tunus ne alaka ise çeyrek finalde karşıma Tunus çıktı. Rahat kazanırım diye düşünüyordum yine çünkü Tunus ne lan? Bu oyunda en korktuğum şey yağmurlu hava, bu maç yağmurlu havaya denk geldi. Yağmurlu havada hiç oynayamıyorum. O yüzden bu maçta hiç top yapamadım ve sürekli Tunus topa hakimdi. 60. dakikada Tunus öne geçti ve bir an çok sakat bir duruma geldiğimizi hissettim. Golün ardından çok iyi baskı kurdum Tunus kalesine ve dakika 72'yi gösterdiğinde Henry ile bir penaltı kazandım. Penaltıyı gole çevirdim ve skor 1-1 oldu. Baskım yine sürmeye devam etti ve sonucunu 86. dakika da verdi. Malouda ile sağdan orta yaptım, topa kafasını sokan Tunus savunmasından bir şahıs topu kendi kalesine gönderdi. Bala göte de olsa maçı kazandım ve yarı finale çıktım.
Sonuç: Tunus 1 - 2 Fransa

Yarı Final maçı: Fransa - Kanada

Evet, yine saçma sapan bir takım. Kanada. Bir Almanya, bir Brezilya, bir İtalya beklerken, gele gele Kanada geldi. Uzatmayacağım, 2-0 yendik. Kanada'da pek bir şey yok zaten.
Sonuç: Fransa 2 - 0 Kanada

Final maçı: Hırvatistan - Fransa

Hırvatistan şuana kadar karşıma çıkan rakiplerden bir kademe daha üst bir rakipti. Zor geçeceği belliydi. Ama benim kafama yine takıldı, ulan bu büyük takımlar nerede? İtalya, İngiltere, İspanya, Portekiz, Arjantin. Hiç biri ile karşımaşmadım. Bir iş vardı kesin bunda ama neyse. Hırvatlara karşı maçın 3. dakikasında Ribery ile öne geçtim. 14. dakikada Modric'in duran toptan attığı golle beraberlik geldi. Bu golden bir dakika sonra, Nasry'nin ortasına Henry ile kafayı vurdum ve 2-1 öne geçtim. İlk yarının ortalarında, 30. dakika falandı sanırım, Modric ile beraberliği yakaladı Hırvatistan. 45+1'de yine sahneye Modric çıktı ve skoru 3-2'ye getirerek Hırvatları öne geçirdi. Şerefsiz, başıma bela oldu. İkinci yarıya da hızlı başladık ve Henry ile skoru 3-3'e getirdik. Ardından sahneye yine Modric çıktı. Fakat bu kez kornerde ortayı yapan isimdi ve Klasnic'in kafası ile skor 4-3'e geldi. Bu dakikadan sonra maç koptu ve adamlar iki karşı karşıya pozisyon yakaladılar ve bunları affetmediler. Skor 6-3'e geldi. 80. dakikada Henry ile skoru 6-4 yaptım. 83. dakikada Anelka ile kaleciyle karşı karşıya kaldım ama atamadım. Bu pozisyon ardından umutlar tükendi ve maçı kaybettik. Sağlık olsun.
Sonuç: Hırvatistan 6 - 4 Fransa

Şampiyon Hırvatistan

Finalde kaybettik ve şampiyon Hırvatistan oldu. Üzüldüm ulan kupayı kaybetmemize. Tam 1998 Dünya Kupası ve 2000 Avrupa Şampiyonası ruhunu yakalamıştık Fransa ile ama olmadı. Hırvatistan çok fena yaptı. Sağlık olsun.

Bu PES serüveni hazin bir sonla bitti. Gelecek sefer Become a Legend modu serüvenim ile karşınızda olacağım.

1 Mayıs 2009 Cuma

Karabasan



Evet. Dünya'da düşünce yapısı bakımından iki çeşit insan var; biri olayları dine bağlı kalarak yorumlayan, diğeri ise bilime bağlı kalarak yorumlayan. Çıkış noktamız bu.

Bugün "kitap okuma saati" temalı haftalık ders programının bir saatlik bölümünü işgal eden dersteydik. Ben bir arkadaş ile Satranç oynarken, diğer sınıf arkadaşlarım cinlerden perilerden bahsetmekteydi. Oyun oynarken, bir yandan da onları dinliyordum. Arkadaşların ağzından çıkan sözler gerçekten çok ilginçti.

Bizim sınıfta 3-4 arkadaşı, hatta hocayı bile karabasan basmış. Hepsi sırayla karabasan hikayelerini bizlerle paylaştılar. Mesela hoca bu karabasan olayını yaşadığı sırada olayı gören dedesi, "üstüne cin binmiş" yorumunu yapmış olay için. Cin üstüne binmiş, o yüzden kalkamıyormuş. Evet, güzel tespit. Bir diğer arkadaşımız ise bir uyanmış, hareket edemiyormuş, bağırıyormuş çağırıyormuş, sesi çıkmıyormuş. Hatta uyandıktan sonra oturmuş ağlamış. Bir diğeri de buna benzer bir durum yaşamış ve uyandıktan sonra yattığı yerin altına baktığında ekmek kırıntıları görmüş. Bak sen. Ekmek kırıntısı, evet, kırılma noktası bu oldu aslında. Bunu duyduktan sonra herkesin suratında bir ekşime oldu ve herkes hep bir ağızdan "evet, bunun adı karabasandır" dedi içinden. Bakıyorum ben her birine, cidden ürperdiler, Kuran'da da cinlerin varlığından bahsedildiği için kafalar direkt oraya gitti. Neyse, ben bunlar bitirdikten sonra araya girdim ve "Uyku felci" diye adlandırılan olayı kendilerine anlattım. Hatta buraya da yazmakta fayda var, karabasan diye bir şeyin olmadığını herkes öğrensin. Yoksa saçma sapan inanışlar falan sürüp gidecek böyle.
Uyku felci beyin REM durumundan tamamen uyanık duruma geçse de beden felcinin devam etmesi durumunda oluşur. Bu durum, kişinin bilincinin tamamen açık olmasına rağmen hareket edememesine sebep olur. Ayrıca bu durum ile birlikte hipnopompik sanrılar olabilir.

Türkiye'deki genel inanışa göre bu metafiziksel bir olaydır ve özellikle inançlı insanlar buna bir cinin sebep olduğuna inanırlar, ve bazı dualar tavsiye ederler.
İşte böyle. Bir tarafta olayları dinle yorumlayıp, karabasan ve cinler sonucunu çıkartmak var, diğer tarafta bilimle yorumlayıp uyku felci sonucunu çıkarmak var.

2 yıl önce bu durum bana da oldu. Ben tabii o zamanlar "karabasan" olduğunu düşünüyordum bu durumun ve yaşamamak için dua ediyordum. Yaşadım, tıpkı anlatılanlar gibiydi, konuşamıyor ve hareket edemiyordum. Bir besmele çektim ve hareket edebiliyordum. Biliyorum, tesadüf. Ama bu durumun hemen arkasından yatağımda yemiş olduğum tostun kırıntılarının üstünde yatmakta olduğumu farkettim. Evet, gerçekten çok ilginç bir tesadüf. Arada hala düşünür, "yoksa uyku felci değil de karabasan mıydı lan o?" diye. Pff neyse ne... Yeter bu kadar...