27 Temmuz 2009 Pazartesi

Onitsuka Tiger In, Converse Out

Her geçen gün farklı farklı ürünler, özellikle giyim sektöründe moda haline geliyor ve hemen hemen herkes tarafından kullanılmaya başlanıyor. Özellikle ayakkabı sektöründe bu durum tavan yapmış durumda. Yaptığım ufak bir araştırma sonrasında her 2-3 yılda bir farklı ayakkabı modellerinin, benimde içinde bulunduğum genç nesil tarafından tutulmaya başlandığını ve hemen hemen her gencin bu ayakkabıdan en az bir tane bulundurduğunu gördüm. Evet...

2-3 sene önce başlayan Converse akımı gerçekten olağanüstüydü. Sanırım en az bir 20-30 yıl kadardır piyasada olan Converse isimli ayakkabı ve o isimle özdeşleşmiş ayakkabı modeli, 20-30 yıldır bu piyasada varken son dönemde olağanüstü bir patlama yaşadı. Converse akımının bu denli büyük patlama yapmasının sebebi aslında gayet açık. Bizim Türk gençliği, kendine özgü bir zevk profiline sahip olamıyor ne yazik ki. Bu yüzden de etrafında gördüğü ve kendine hoş gelen farklı bir tarzı benimsiyor ve "evet bende böyle olmalıyım" diyor. Ardından da taklit olayına başlıyor. Örnek aldığı şahsın ayağında 100 YTL'lik orjinal Converse var. Converse, çok basit bir şekilde imitasyonu üretilebilen, "bez parçası" diyebileceğimiz bir niteliğe sahip bir ayakkabı. İmitasyonları 25-30 YTL'ye gidiyor. Yani sonuç olarak maliyet açısından da pek sıkmıyor insanı. Aslında en mantıklısı imitasyon almak. Mesela ben öyle yapıyorum. Son 2 senedir Converse'ten başka ayakkabı giymemiş birisi olarak söylüyorum; 100 YTL orjinal Converse'e vereceğime, 25 YTL'den dört tane imitasyon Converse alırım. Evet... Bence bu daha mantıklı...

Neyse... Converse akımı sürerken, bir ara Vans modası ortaya çıktı. Yaklaşık 6-7 ay önce bu Vans takıntısının farkına varmış ve Converse'in veliahtı olarak Vans'ı görmüştüm. Fakat beklediğim şey olmadı ve Converse'in tahtına Vans değil Onitsuka Tiger oturdu.



Onitsuka Tiger ne ara kendini gösterdi ve ne ara moda oldu bilmiyorum. Ama etrafımda gördüğüm kadarıyla bir çok Onitsuka Tiger giyicisi var. İnternette ufak bir araştırma yaptım ve artık tiki ayakkabısı olarak kabul görmeye başlamış Onitsuka Tiger. Oysa ki 3 yıl öncesine kadar çok saygın bir konumdaydı, Kill Bill'de Uma Thurman'ın giydiği ayakkabıydı falan filan. Onitsuka Tiger'ın imitasyonları henüz Converse kadar yaygın bir şekilde görülmeye başlanmadı. Orjinalleri de Converse'in yanında ebesinin şeyi gibi. 170-180 YTL civarı bir fiyatla satılıyor. Bugün Gittigidiyor'da 50 YTL'ye orjinal olduğu iddia edilen Onitsuka Tiger'lar gördüm. Satıcı ayakkabıların fotoğraflarını da çekmiş ve gerçekten orjinal gibi duruyorlar...

Onitsuka Tiger'ın en önemli özelliği rahatlığıymış. Sanki ayağınızda yokmuş gibi, sanki bir patik giymişsiniz gibiymiş. Benim bir Onitsuka Tiger'ım olmadığı için mış-miş diye konuşuyorum. Ama almayı düşünüyorum. Gerçekten hoşuma gitti. Converse haricinde farklı bir ayakkabı giymek farklı bir deneyim olacak.

25 Temmuz 2009 Cumartesi

İşten Ayrıldım - Bar Macerası

İşten ayrıldım. Tam bir boşluk içerisindeyim. Yapacak hiçbir şey(!) yok. Günler boş geçiyor. Sıkıntıdan patlıyorum.

İşten ayrılınca gitarıma sımsıkı sarılmış durumdayım. Her gün yeni bir şarkı öğrenmeye gayret gösteriyorum. Bugün Pink Floyd - Time'ın solosunu öğrendim. Dün Still Loving You'nun ara solosunu, ondan önceki gün de Kupa Kızı ve Sinek Valesi'nin sondaki solo vari kısmını. Her gün yeni bir şey öğreniyorum. Bu arada parmaklarım acayip yumuşamış. Eskiden Guitar Pro'da tablara bakarak direkt olarak çalardım şarkıyı, şimdi biraz zaman alıyor sanki tabı okuyup çalmak. Bunun dışında parmaklarım da harap oldu. Sol elimin parmaklarında yer yer parçalanmalar ve soyulmalar meydana geldi. Hatta yanıyor işaret, yüzük ve orta parmağım...

ÖSS demiştim bundan önceki yazımda. ÖSS'den aldığım sonuç sonrasında bir sene daha Kaş'ta kalmayı, dershaneye gitmeyi ve biraz olsun gayret göstererek bir lisans programına yerleşebilmeyi ümit etme kararı aldım. Buradaki dershanenin kalitesizliğinden herkes yakınıyor ama sanırım başka çarem de yok. Demre veya Finike'ye gidip gelmek gerçekten zor olur.

Bu arada son günlerde bende bir gözlük takıntısı başladı. Hiç bana göre bir şey olarak görmediğim gözlük takmak eylemini, ciddi anlamda isteyerek yapmak istiyorum şu sıralar. Nerden çıktı lan diye soracak olursanız, bizim Koray'ın gözlüğünden çıktı. Bir taktım çok hoşuma gitti. Ardından o gözlüğünü geri aldı. Bugün Kemal'in dükkanda bir gözlük varmış, gerçekten çok hoş bir gözlük. Bana verdi onu. Keyifle takıyorum evde ama henüz dışarda takabileceğimi sanmıyorum. Bir acayip geliyor gözlükle gezmek =) Tepkilerden de çekiniyor insan. =D Ahaha.

In Köprüaltı in Rock Bar

Geçen gün Köprüaltı'na gittik. Grup Akxi çalıyordu yine. Zaten onları dinlemeye gittik =). İlk olarak Türkçe parçalar çaldılar. Bir ara, ara verdiler. Bu sırada etrafıma baktım, bizim Egehan'da orda =). Biraz konuştuk. Bizde çıkalım falan dedim buna, "her zaman" dedi. Sadece bir şarkılığına sahneyi bize bırakabilirlerdi o an isteseydik ama götümüz yemedi. Aslında benim götüm yemedi, sahnedeki gitarist olağanüstü çünkü. Neyse... Tekrar başladılar çalmaya. Sanki bana ve Egehan'a nazire yaparcasına, Sarı Çizmeli Mehmet Ağa çalmaya başladılar, bir an gözgöze geldik Egehan'la. =) Evet, bizim okul gecesinde çaldığımız Sarı Çizmeli Mehmet Ağa. :D Geyik gibi izledik. Gitaristte tüm pedallar var, Wah ile olağanüstü bir intro attı. Harikaydı valla =).

Ardından bir ara daha verdiler. Gitarist bizim masaya geldi. Master of Puppets çalar mısınız dedim =). "Çalacağız" dedi. Tekrar sahneye geldiler. Aslında repertuarlarında Master of Puppets yok. Ama buna rağmen sırf beni kırmamak için davulcu ve bascıyla anlaştı gitarist abi ve Master of Puppets çaldılar. Ortasına kadar vokalsiz bir şekilde çalıp, bir anda bitirdi ve parmağıyla bizi işaret etti. Bizi mutlu etti, işte böyle alçak gönüllü insanlar da var dünya da. Gitarist abinin adı Ahmet, saygı ve sevgilerimi gönderiyorum burdan =).

Neyse... Master of Puppets'ın ardından 2 parça çaldılar. Biz bu arada bir istek parça daha yazmak derdindeydik. Kağıt kalem aldım geldim. Seek and Destroy yazdık kağıda. İsmail gitti verdi. Sonra vokalist "Seek and Destroy istiyor arkadaşlar, birazdan çalacağız" dedi. Seek and Destroy'u duyan bir grup turist, bir an celallendi =). "Now play... Now!!!" şeklinde bir tepki verdiler. Ardından bir alkış ve çığlık koptu ve vokal tamam dedi ve sahneden indi. Seek and Destroy'u gitarist Ahmet seslendirdi. Öküz gibi girdi şarkıya, millet indirdi kafayı öe, başladı headbang'e. Gitarist Ahmet'de öküz gibi headbang yaptı. Çok gazdı çok. Searchiiiiing diyor bize dönüyor, biz öküz gibi SEEK AND DESTROOOY diye anırıyoruz. Ben direkt brutal vokal şeklinde bağırıyordum ama pek anlaşılmıyordu ses sisteminin mükemmel olmasından dolayı =). Sanırım son 2 hafta içinde yaşadığım en eğlenceli gecelerden biriydi. Bu arada ortam o kadar acayipleşti ki, şarkı sonrasında bir herif geldi "Ne güzel parça seçmişiniz lan aferin" şeklinde bir tebrik ile göğsümüzü kabarttı. Harikayız.

Seek and Destroy ve ardından gelen tebriğin ardından ben bir tane daha gaz parça istemenin derdine düştüm. Aklıma ne geldi dersiniz? Black Sabbath - IRON MAN... I am iron maaan... Hell yeah... Evet. Yazdım kağıda verdim vokaliste. "Yok" dedi ve siktiri çekti. Bende siktir oldum gittim. =) Bu siktirin üzerine bir yudum soğukluk aldım. Neyse... Sıkıldık yavaş yavaş. Adamlara saygısızlık olmasın diye ara vermelerini bekledik. Ara verdiler gitarist yine yanımıza geldi, nasılız falan dedi. Sen süpersin abi dedim, hoşuna gitti. =) Sonra ayrıldı yanımızdan. Bizde mekandan ayrıldık.

13 Temmuz 2009 Pazartesi

ÖSS 2009

Evet. Evet. Evet...

ÖSS sonuçlarının bugün açıklanacağını geçen gün öğrendim. Sabah heyecanlıydım biraz. Sanki gelecek sonucu bilmiyormuşum gibi. Belki bir sürpriz yaşarım umudu varmış gibiydi sabah içimde. 9:30'da açıklanıyor diye biliyordum sonuçları. Saat 9:30 oldu ama ÖSYM'nin sitesinde herhangi bir kıpırdanma yoktu. Bir kaç web sitesini gezindiğimde sonuçların 10:30'da açıklanacağını öğrendim.

Yine gereksiz bir heyecan seli içerisinde, o saati beklemeye başladım. Düşünüyordum acaba ne olacak diye... Bir yandan farklı düşünceler de vardı kafamda ama onlara biraz daha öznel olduğu için girmiyorum. Neyse... Saat geldi çattı. Winamp, Metallica'dan No Remorse'u çalıyordu.

Açtım sayfayı, TC Kimlik numaramı sordu haliyle. Yazdım. Olmadı. Hata verdi. Normal. Bir kez daha denedim ve sonuçlar karşımdaydı. Her şey tam beklediğim gibi, olması gerektiği gibiydi. Yetersizdi, komikti. =) Bu puanla ne yapılır ki? En fazla tercih formuna 24 tane 2 yıllık üniversite yazılır ve "ya tutarsa" diye pusuya yatılır :D. Aslında bende öyle yapacağım. Herkes bir şeyler öneriyor. 2 yıllığa gitmemi önerenler var; gelecek yıl tekrar denememi isteyenler var; sınav sisteminin değişeceğini hatırlatanlar; bu yıl her iki kişiden biri üniversitede diyenler... Düşüneceğim. Bolca vaktim var nasıl olsa. Bakalım neler olacak... Yazarım daha sonra olan gelişmeleri...

Ve son olarak; ÖSYM için gelsin:

5 Temmuz 2009 Pazar

Dövme Yaptırmak


Sol ayak bileğime yaptırmayı düşündüğüm Gibson Les Paul'ün resmi.

Aslında hoş olur. Ama düşünüyorum da, ömrün boyunca üzerinde taşıyacağın bir motif. Asla silinmeyecek, aslında silebiliyorlarmış ama mutlaka bir iz kalıyor ve deri asla eskisi gibi olamıyormuş. O yüzden sildirme olayını bir kere baştan kafamdan attım. Öyle bir dövme olmalı ki, tüm hayatım boyunca asla sıkılmayacağım, asla vazgeçmeyeceğim, asla bu motife olan ilgimden bir azalma kaybetmeyeceğim bir şey olmalı. Şu an kafamda bir Gibson Les Paul çizdirmek var. Tam olarak nereye çizileceğine de karar verdim, eğer olursa; sol ayak bileğime yaptıracağım. Bizim bir öğretmende vardı, sağ ayak bileğinde ve hoş duruyordu. Ufak bir dövmeydi onunki. Benimkinin boyutları da 5x10 cm falan olacak.Belki en olarak biraz daha ufak olabilir. Şimdi kafamdaki soru işaretlerini ve internette yaptığım araştırma sonuçlarından hareketle bu sorular cevaplarını yazmak istiyorum.

Neden dövme yaptırmak istiyorum?
Aslında bu sorunun cevabını tam olarak bilmiyorum. Şu an sadece bunun bir anlık heves olmamamasını diliyorum.

Dövme yaptıracağım yer kaliteli ve temiz mi?
Bunu da tam olarak bilmiyorum. Adamın söylediğine göre temizmiş, zaten kendi dükkanı herifin, "pis bir ortamda yapıyorum" diyecek hali yok. Bazı forumlara sordum bu soruyu, yani bir dövmecinin kaliteli ve temiz bir dövmeci olduğunu nasıl anlarım diye. Bakalım, cevap bekliyorum. Çok merak edeniniz olursa bu cevabı, bir şekilde bana ulaşabilir.

Dövmeyi beğenmezsem ne olacak?
Ne olacak diye bir şey yok. Dövmeyi yaptırdığım fiyatın 4-5 katı bir fiyata sildirme olanağı var. Fakat dediğim gibi, dövme silindikten sonra mutlaka bir iz kalıyor ve deri asla eskisi gibi olmuyor. Bir de şöyle bir şey var. Yani sonuçta ömrün boyunca taşıyacağın bir şey bu, iyi düşünmen lazım. Dövme yaptırdıktan sonra muhtemelen çok iyi düşünmüş olacağım için dövmeyi yaptırdıktan sonra pişmanlık duyacağımı veya sildirmek isteyeceğimi sanmıyorum.

Dövme yaptırırken çok acı hisseder miyim?
İlk olarak karıncalanma ardından biraz sızı şeklinde acı hissediliyormuş. Ama bu 10 dakika sonra hafiften keyif vermeye başlayan bir acı oluyormuş .Hatta bu acıyı tekrar yaşamak için tekrar tekrar dövme yaptıranlar bile varmış. Asıl acı veren dövme sırasında belli aralıklarla peçeteyle derinin silinmesi. O biraz gıcık ediyormuş. Onun dışında bir şey yokmuş. Kalkan'daki dövmeci uyuşturarak yaptığını söyledi. Ama pek önermiyorlar uyuşturmayı. O keyfi almak gerekiyormuş =)

Dövmenin maliyeti nedir?
Ömürlük bir şey olduğu için aslında güzel yapılması daha önemli geliyor maddiyattan. Ama tabii kaç para olduğunu da bilmek lazım. Tahminen benim yaptıracağım dövme 100, taş çatlasa 150 lira falan olur. Hadi taşı biraz daha çatlatalım, 200 lira. Değer mi? Değer sanırım. Düzgün yapıldıktan sonra, değer...

Dövme yaptırdıktan sonra nelere dikkat edilmelidir?
Vallahi dövmeden sonra 1-2 hafta su ile teması pek hoş görmüyorlar. Ama ödüllü bir dövme sanatçısı her gün temiz su ile temizlenmesinin çok yararlı olduğundan falan bahsetmiş. Ayrıca UzmanTv'deki herif de öneriyor. Ama deniz suyu kesinlikle önerilmiyor. Bunun yanında güneş de pek önerilmiyor. Güneş hem dövmenin renginin solmasına yol açıyor hem de cildi tahriş ediyor. O yüzden yaz aylarında değil mümkün olduğunca biraz daha güneşsiz aylarda yaptırmak mantıklı. Ama soğuk havada da cilt biraz daha fazla hassas olacağı için acı durumu da biraz daha artıyormuş. Bir de krem varmış. Günde 3-4 kez sürüyormuşuz onu da.

20-30 yıl sonra dövmenin durumu ne olacak?
Evet, bu da sakat bir durum. İlerde vücutta oluşacak deformasyonlar sonucu dövmede oluşacak şekil değişiklikleri sıkıntı yaratabilir. Bunun yanında renklerde de bazı solmalar olabiliyormuş. Sanırım böyle durumlarda dövmenin üstünden geçme ve yenileme durumu oluyor. Hatta bazı dövmeciler bedavaya yenileme garantisi veriyormuş.

Dövme cilt kanseri yapar mı?
Kullanılan aletlerden kaynaklanan bazı cilt problemleri olabilirmiş. Bunun nedeni de temizlik durumu. Temizlik düzgün yapılırsa bir problem olma ihtimali çok düşükmüş.

Dövme İslamiyet açısından bir problem yaratıyor mu?
Gusül abdesti konusunda bir sıkıntı yok. Derinin altına yapılan bir işlem sonuçta. Fakat şöyle bir şey varmış; Allah'ın verdiği bedene bir daha telafisi olmayan bir hasar verildiği için bir sakatlık yapabiliyormuş. Bu durum estetik ameliyatlar ile hemen hemen aynı kapıya çıkıyor aslında ama hangisi daha fazla günahtır orasını bilemiyorum.

Enes nasıl bir dövme yaptırmak istiyor?
Harry Kewell dövmesi yaptıracakmış. Özenti herif.