3 Haziran 2007 Pazar

Intel Gamex

Intel GameX fuarını sizler için gezdik ve sizler için yazıyorum bu yazıyı. 22 Mayıs Çarşamba akşamı otobüsü binip, 23 Mayıs Perşembe günü İstanbul’da olmayı ve fuarın açılışına umuyorduk. Ancak işler istediğimiz gibi gitmedi. Otobüste yer yoktu ve bizim yolculuk 23 Mayıs’a kaldı. Yine otobüste yer olamayacağını göz önünde bulundurarak, gidiş-dönüş biletimizi aldık. Ve büyük gün geldi ve yola çıktık. Oldukça yorucu bir yolculuktan sonra İstanbul’a ayak bastık. Şoför ağabey, yanında kalacağımız kişiye teslim etti bizi. Ardından, misafir olacağımız Arif abi, bizi Üsküdar’a götürdü ve vapura bindirdi. Bindik gidiyoruz. İndik ve yola koyulduk. Lütfı Kırdar Fuar Merkezi nerede bilmiyorduk. Ben Google Earth ile bakmıştım ve orada çatısının yeşil olduğu gözüküyordu. Bu ipucu sayesinde, fuar alanını bulmamız gerçekten kolay oldu. Ama yine sorunlar peşimizi bırakmadı. Cüzdanıma baktığımda, kimliğimin ve online davetiyemizin cebimde olmadığını fark ettim. “Ne yapsak? Ne etsek?” derken, internet cafeye gidip yeni bir online davetiye ve TC kimlik no’dan yola çıkarak bir nüfus cüzdanı çıktısı almaya karar verdik. 1 saat kadar internet cafe aradık ve sonunda bulduk. Hemen yeni davetiye numaraları ve benim nüfus cüzdanı çıktımı aldık; fuar alanına koştuk. Girişte bize sadece online davetiye numaralarını sorduklarında şoke oldum. Boşu boşuna kimlik arama zahmetine girmiştik. Her neyse içeriye girdik. İlk gözümüze çarpan stand, Avea standı oldu. Kel bir arkadaşımız, etraftaki adamlardan 2 kişi seçerek yarışma yaptırıyordu geniş bir alanda. Dev bir ekran vardı. Neyse, biraz ilerlere gittik ama hiç bir şey göremedik. Bilgisayar, PS 2 vs. hiçbir şey yoktu. Daha sonra yine ben, yukarıya çıkmamız gerektiğini söyledim Sadık’a. Ve çıktık. Ama yukarıda da bir şey yoktu. Arka kapı vardı sadece. Sonra aşağıya indik ve sağ tarafta bir merdiven gördüm. Ve o merdivenden indik. Aradığımızı bulduk burada. Asus ve Intel’in standları buradaydı. İlk başlarda öyle baktık oyun oynayanlara. Nasıl katılacağımızı bilmiyorduk. Daha sonra orada bir kayıt durumu olduğunu fark ettik. Hemen kayıt olduk ve oturduk masalara. Fifa oynadık. Ben tabii yendim Sadık’ı. Ardından Call of Duty 2 oynadık. İlk oyunu ben, ikinci oyunu Sadık kazandı. Call of Duty çok zevkli geçti. Daha sonra Lan Party’den çıkıp, World Gamemaster Tournament’a katıldık. Ama şansımıza hep Battlefield 2142 geldi ve o oyunu da pek beceremiyoruz biz. Ben evde oynuyorum ama sadece Sidi Power Plant bölümünü oynadığım için, WGT’de pek başarılı olamadım. Ardından turnuva bitti. 4. oldum. İlk 3’e giremedim yani. Her neyse daha sonra Crysis’i izlemeye gittik ve hayran kaldık. Gerçekten bittik yani. Böyle grafikler görmedim ben. DirectX 9 modunda olmasına rağmen, harikaydı oyun. Oyunu oynayan kişi de maharetliymiş bayağı, o yüzden izleye izleye bir hal olduk. Ayaklarımız yorulmasa, fuar bitene kadar izlerdik. Daha sonra sağ tarafımıza düşen, Nod 32 standına bakalım dedik. Elinde tahta kılıç ve siyah kıyafetler giyen 2 adam bir şeyler yapıyordu. Ben hâla ne yaptıklarını çözemedim! Daha sonra oyun atölyesine göz attık ama pek bir şey yoktu. Zaten 15 kişi zor oturuyordu oraya. Kısıtlı bir alan vardı. En çok merak ettiğim LazerTag oyununu ise bir türlü göremedim. Oraya LazerTag alanı yapmışlar ama içerisinde oyun oynamamız gerekirken görevli arkadaşlar yemek yiyordu. Daha sonra gerilere gittik birazda. Araba simülasyonu vardı. Ama orada görevli olan kişi bir türlü bize izin vermedi. Ne zaman geldiysek bir bahane uydurdu. Küfür etmek istiyorum şuan ama etmeyeceğim. Zira çok ettim fuarda. İlerleyen saatlerde, elinde kılıcı ile ortalıkta gezen siyah gözlüklü bir adam belirdi fuarda. Cabal Online standının maskotuymuş bu adam. Resim çekecektim ama izin vermez diye sormadım bile (Ama niye vermesin yaa!?). Bir ara Zamanzingo ekibi geldi fuara. Araba simülasyonuna kuruldular hemen. Çekim yaptılar, bir amca ile röportaj yaptılar ve gittiler. Bizde televizyona çıkmak için hep onların arkasında dolaştık (Evet, çapulcuyuz).Ardından biraz daha dolaştık fuarda ve karnımız acıkınca da geri döndük eve.


2. gün (Fuarın 3. günü)

Sadık saat 11’de uyanınca, Fuar’a 12:30’da falan varabildik. Dolmuşta giderken, bir baktık dolmuşa Serhat Bekdemir bindi. Hemen tanıdım ama emin olmak için onu takip etmeye karar verdik. Takip ettik ve yolu GameX’e düşünce, onun o olduğuna inandık. Fuara girdiğimiz gibi, direk araba simülasyonuna gittik ama adam yine bize izin vermedi. Yine küfürbaz olduk. Fuarda gözüme çarpan en ilginç durum, 2 adım da bir elimize kağıt veya poşet veren kişiler olması oldu. Yani elimiz boş gidiyoruz, çuval ile geri dönüyoruz. Elimizdeki poşetler çok ağırlık yapıyordu. Merdiven altına bırakalım dedik, bir abi geldi ve şöyle dedi; “Ne yapıyorsunuz lan? Koymayın onu oraya! Bomba zannederler onu”. Bu cümlelerin üzerine elimizde poşetler, Asus’un standına doğru yol aldık. Tekrar yarışmacı kartı aldık. Oturduk 2 PC başına. 10-15 dakika sonra bir arkadaş geldi ve süremizin bittiğini söyledi. Postaladı bizi… Bunun üzerine, “Cafe sistemine mi geçmiş bunlar?” dedim. Utanmasalar Akınsoft’un cafe programını yükleyeceklermiş… Her neyse; ilk bir anlam veremediğim 3 tarafı koltuk bir tarafı karton ile kaplı olan alan meğer Level odasıymış. Level editörleri olacak dediler ama bir kere bile görmedim orada oturan Level editörü. Bir ara Sinan Akkol ve Göker Nurbeyler oralarda dolaşıyordu ama 20-30 dakika içinde onlar da kayıplara karıştı. Berkant Akarcan hep oradaydı ve oradan oraya koşuşturup duruyordu. Her neyse, 3 kişiden oluşan bir ekip 2.5 Ghz hızındaki işlemciyi 4.5 Ghz hızına ulaştırdı. O gösteriyi izledik. Aslında merak ettiğimizden değil, ayaklarımızı dinlendirmek için izledik. Oyun atölyesinde Ceidot vardı. İzleyecektik ama oturacak yer bulamadık, sağlık olsun. PS 3 oynayalım dedik ama orada beyaz t-shirt bir arkadaş vardı ve elinden düşürmedi controler’ı. Bizde oynayamadık tabi ki. X360’ta oynayamadık. Hiçbir şey oynayamadık biz… Bir stand da bilgi yarışması yapılıyordu. Arkadaşınız ile birlikte giriyorsunuz yarışmaya. Ben de Sadık ile girdim ve onu bir güzel yendim. Ödül olarak bir t-shirt verdiler ama beğenmedim t-shirtü. WGT’nin t-shirtleri daha güzeldi, onlardan vermediler bize. Bir iki saat geçti ve yemek için dışarı çıktık. Dönerci gördüm bir tane. Ne zamandır yemiyordum döner ve yiyelim dedim. Gittik 2 döner istedik. Adam kütük gibi bir ekmediğin içine döner koymuş, önümüze koydu. Peçete falan hiçbir şey yok. 1 kere ısırdım, bir daha ısırmadım. Çıktık gittik. Fuara döndük. LazerTag kıyafetleri giymiş bir adam etrafta dolaşıyordu. Belki oyun başlar dedik ama başlamadı. Veya biz görmedik. Bir Lazertag oynayamadan döndük eve.


3. gün (Fuarın 4. günü)

Bizim fuardaki 3. günümüz, fuarın 4. ve son günüydü. O gün fazla bulunmadık aslında fuarda. Saat 14:00’da fuar alanına gittik. Yine WGT’ye katıldık ve bir güzel yenildik. Aslında ben kazanmıştım ama şöyle bir durum oldu: 3. sırada seyrederken, bir anda bir tuşa bastım ve bir ekran geldi karşıma. Orada çıkmak için ESC’e bastım ve oyundan tamamen çıktı. Tekrar girdim ama 0’dan başladım. Böylece benim derece de güme gitmiş oldu. Ondan sonra Fifa turnuvasının finalini izledik. Maç tam 7-0 bitti. Kazanan arkadaş baya bir fark attı, yenilen arkadaş çok şanssızdı. 4-0’ken maç, çok topu direkten döndü. Maç çok farklı olabilirdi ama şanslı olan taraf kazandı. Kazanan arkadaş, süper bir oyun bilgisayarı kazandı ancak hiçbir sevinç gösterisi yoktu o arkadaşımızda. Gayet sakin takılıyordu. Şoke oldum resmen. İnsan bir sevinir değil mi? Ruhsuz bir arkadaşımızmış. Bugün Ozan ağabey ile görüşecektik ama Arda ile görüşemememiz gibi onunla da görüşemedik. Tanıyamadık birbirimizi. Bir ara Teknosa’yı gezdik. İyiymiş bayağı. İyi aletler vardı. Gamepad bulabilseydim alacaktım ama bulamadım. 1 Gb flash bellek aldım. Ucuzmuş. Yine Nod 32 standına takıldık biraz. Crysis izledik. İstanbul Kıyamet Vakti yapımcılarını dinledik. Saat 17:00 sularında da fuar alanını terk ettik. Fuar maceramız da burada sona erdi.