29 Nisan 2011 Cuma

Kil'le Gitar Yaptım

Dün atölyede kil ile çalıştık. 3 boyutlu algımızın gelişmesi adına hocalarımız böyle bir şey yapmaya karar vermişler. Geldi killer ve daldık eğlenceye.

Yapmak istediğimiz şeyi çizdik ilk önce. Ben direkt bir Gibson Les Paul çizmeye çalıştım ama başaramadım, kasasını tam oturtamadım. Sonra Explorer kasa çizmeye karar verdim ve çizdim. Başladım sonra kile aktarmaya. Aslında güzel bir şey çıktı ortaya. Sapı biraz büyük ve kasası biraz küçük oldu ama olsun. İlk sefer için fena değil. Umarım çatlamaz da, Kaş'a götürüp duvara asabilirim.

50x70 duralitin üstünde duruyor şu an, yani bayağı büyük oldu.

26 Nisan 2011 Salı

Hayatım Pozitif Bir İvme Kazandı

Evet, son bir haftada nedendir bilinmez hep çok güzel şeyler oluyor. Çok güzel olmasa bile güzel şeyler oluyor. Şimdi bunlara değineceğim. Sanırım Kaş'a dönecek olmanın verdiği pozitif enerji ile hayat pozitif akmaya başladı.

Bundan aylar önce bir yazı yazmıştım. Bölüm Sonu Canavarı'na yazarlık başvurusu yaptığım ile alakalıydı. 3,5 ay geçti üzerinden ancak istediğim şey oldu. Bugün siteye yazar olarak kabul edildim. Ve hatta haber falan bile eklemeye başladım. O derece... (H).

Bunun dışında Kaş Tasarım'ı da elden geçirdim ve önceki halinden onlarca kat daha güzel şeyler çıktı ortaya. Aferin bana. Bu sırada Kaş Aydın Haber'den de haber geldi ve reklamımı yayınlayacaklarını söylediler. Ben de hemen gönderdim tabii hazırladığım banner tarzı şeyi. Umarım oradan bir kaç iş gelir.

Diş ağrılarım bugün sona erdi. İşgence gibiydi ama deydi. Gerçekten zor bir tedaviymiş. Bayağı acıdı "Kanal Tedavisi". Resmen sikilmişim gibi hissettim, Facebook'a da yazdım bunu. Hatun dişimi iki yerden delip köke ulaştı. Ulaşmakla da kalmadı çubukları bir soktu bir çıkardı. Resmen cinsel ilişkiye girdi dişimle. Çok fazla acıdı ama şu an mutluyum.

Yaza dair aylardır kafamda bulunan bir planın da adımlarını atmaya başladım. Yavaş istediğim noktaya geleceğini ümit ediyorum ki, şu an gelinen nokta gayet tatmin edici. Neler olacak acaba...

Son olarak... Eskişehir'de havalar ısındı. Bugün resmen sadece sweatshirt ile terledim. Yarın da hava böyle olursa şort giymeyi düşünüyorum. Umarım olur.

21 Nisan 2011 Perşembe

Death Metal'i Anlamak

Aslında yeni sayılır Death Metal'de. Yaklaşık olarak bir yıldır falan dinliyorum sanırım. Ama yine de kendimi bu konuda bir şeyler söyleyebilecek kadar yeterli görüyorum.

Death Metal gerçekten çok esnek bir müzik türüdür öncelikle. İsterseniz bol melodi koyarsınız, isterseniz yavaş takılırsınız, isterseniz hızın sınırlarını zorlarsınız, isterseniz vokale yüklenirsiniz, isterseniz gitar ile yardırırsınız. Bu sebepten ötürü çok fazla farklı tipte insana hitap edebilecek bir türlü. Ayrıca çok fazla çeşidi ve seçeneği olduğu için zenginlik açısından da üst seviyelerde bir tür; bu da onu diğer bir çok "belli rutinde ilerleyen" türün önüne geçiriyor.

Death Metal diyince insanlar bunu böğürmek olarak algılıyorlar. Ben bunun sebebini Türkiye'deki saçma sapan pop kültürüne bağlıyorum. Pop kültüründe direkt olarak akılda yer eden şey vokal. Eğer diğer türlere özel bir ilginiz yoksa zaten her yerde Pop müziğe maruz kalıyorsunuz ve ister istemez müziği sadece vokalden ibaret sanıyorsunuz. Ama öyle değil. Death Metal'i böğürmek olarak algılayan insanlar çoğu zaman belli bir türü benimesemekten uzak, sadece etrafta duyduğu şeyleri sadece "insan sesi" olarak algılayan ve yorumlayan insanlar oluyorlar. Death Metal böğürtüden ibaret değildir, öyle sananların müzik kültürü pek gelişmiş değildir. Enstrumanları yorumlamak konusunda problemleri vardır.

Vokaller elbette böğürtü olarak isimlendirilebilir ama ben pek doğru bulmuyorum. Sonuçta herif orada bir şeyler anlatıyor ve bu vokal şekli sonuçta bir teknik ve vokal o tekniği uyguluyor. Türk Sanat Müziği'ndeki ses sanatçılarının yaptığı gibi. Ve bazılarımız mesela onlar için de "boyna çığırıyor" falan deriz. Benzer durum.

Chuck Schuldiner
Death Metal özellikle sözleri ile çok çarpıcı bir türdür. Türün kurucusu ve başını çeken grup Death'in sözleri mükemmeldir mesela. Hatta bir tanesini yazayım en alttan okuyun...

Bir başka olay ise bu türde duygular fazlaca ön plandadır. Ağlayarak değil bağırarak dile getirilir duygular, anlatılmak istenenler. Eğer o sözleri anlayarak şarkıları dinlerseniz emin olun ki siz de bir boklar hissedebilirsiniz. Death'in Spirit Crusher'ı. Opeth'in Black Rose Immortal'ı. Dark Tranquillity'nin Gallery'si. Hepsi bir duygu patlamasıdır mesela bunların. Death'in Voice of the Soul'u ağlatır adamı, efkarlandırır.

Hepsini bir kenara bırakırsak teknik anlamda fazlaca zorlayıcı bir türdür Death Metal. Herkes Death Metal gitaristi olamaz. Teknik olarak gitarı yemiş bitirmiş olman gerekir o hızlı ve sert olan solo ve riff'leri çalabilmek için. Aynı zamanda davulun işi de hiç kolay değildir. Şu an davulda dünyanın en iyisi olarak kabul gören Slipknot davulcusu Joey Jordison'ın çaldığı twin pedal perküsyonları hemen hemen her Death Metal grubunun davulcusunda görebilirsiniz. Özel bir şeymiş gibi lanse edilir ancak tüm Death Metal gruplarında zaten o ve benzeri davullar vardır.

Son olarak... Death Metal ilk başta böğürtülerden ibaret bir müzik türü gibi gelebilir. Eğer metal türüne aşina iseniz zamanla alışacak ve seveceksiniz... Bu konuda emin olun. Ancak daha yumuşak olan metalin diğer türlerine de alışamadıysanız, Death Metal için zorlamanın alemi yok. Herkes bu türü sevecek diye bir şey yok sonuçta...

Death - Empty Words'ün sözleri:

"Küller ve umutlar bir bağı paylaşır. Değişimin rüzgarları boyunca sözcükler uzaklara uçar. Görüntüler düşüncelerinde dövmelenmeliyken, güçlü yürümek bazen zoru aramaktır. Cevaplar bulunamadı başkalarının yazısında yada eğitilmiş bir aklın sözcükleri hafızalarımızın değerli dünyasında. Kendimizin hapsedildiğini buluruz, ustura gibi keskin pençeler ruhumuzu yırtar. Umutlar potansiyel bir inciniş, hiçbir şey gerçek değil midir? Sonsuza dek derinliklerde olurken, boş sözcüklerin dünyasında, bu saldırılardan kaçış yok. Boş sözcükler..."
- Chuck Schuldiner
 

19 Nisan 2011 Salı

Teorik Planların Pratikte Tutmaması

Günlerdir ara ara aklıma geliyor bu durum. Teorik olarak çok sağlam ve akılcı gelen bir planın pratikte istenen sonuçları vermemesi durumu fazlaca karşılaştığım bir durum. Nereden çıktı bilmiyorum ama pratikte istenilen sonucu vermeyen projelerimi sıralamak istedim bugün. Sıralıyorum...

Gamershot.net
Teorik plan: Oyun inceleme ve haber portalı olarak geniş bir oyuncu kitlesine hitap etmek. Bu bağlamda gelecek reklamlar ile maddi bir kazanç elde etmek.
Pratikte olan: İçerik olarak fazlasıyla geniş bir site haline gelindi. Ancak zaman içerisinde site unutuldu ve en sonunda domain süresi doldu. Site kapandı.

Gitarinceleme.com
Teorik plan: Türkiye'nin ilk ve tek gitar inceleme portalı olarak yayın yapmak ve isme uygun olarak gitar incelemeleriyle dolu bir site oluşturmak. Çeşitli müzik marketler ile anlaşmalar yapmak ve gitarlar incelemek. İncelenilen gitarların altına Müzik Marketlerden linkler koymak ve bu şekilde gelir elde etmek.
Pratikte olan: Yaklaşık 2 ay boyunca sıkı bir çalışma ile sağlam sayılabilecek bir içerik ve kadro oluşturuldu. Ancak zaman içerisinde yine siteyle ilgilenme durumu seyrekleşti. Ve en sonunda komple kaderina terkedildi.

Esesemlak.net
Teorik plan: Eskişehir'de emlak piyasasının fazlaca işlek olmasından ötürü bu sitenin iş yapacağını düşündük. Amaç Eskişehir'deki emlakçıları tek bir sitede toplamak ve bu sitede yer alabilmek için bize ufak bir ücret ödemelerini sağlamaktı.
Pratikte olan: Çok az kez reklam aramaya çıktık ve onlardan da bir sonuç alamadık.

Mydonanim.com
Teorik plan: Bilgisayar donanım ürünlerini incelemek amaçlı bir site. Bu bağlamda çeşitli üretici firmadan deneme amaçlı ürünler alabilmeyi ve hatta reklamlar alabilmeyi planlamıştık.
Pratikte olan: Deneme amaçlı ürün istenilen hiçbir firmadan cevap dahi gelmedi. Emekler boşa gitti. Zaman içerisinde site yok oldu gitti.

Kastanitim.com
Teorik plan: Kaş ilçemizin tanıtım sitesini oluşturmak ve Kaş'taki işletmelerden reklam almak.
Pratikte olan: Hiçbir işletmeden reklam alınamadı. Zaman içerisinde site yok oldu gitti.

Netyukle.com
Teorik plan: Download sitelerinin işlek olduğu dönemde bize ait bir download sitesi açmak ve gelecek reklamlar ile köşeyi dönmek.
Pratikte olan: Pek fazla tercih edilen bir site olunamadı ve en sonunda site saçma sapan bir şekilde oyun sitesine çevirildi. Netoyuncu.org domain'i alındı ve oradan devam edildi.

Turkakdeniz.com
Teorik plan: Ne haddimizeyse Kaş tabanlı bir akdeniz portalı yapalım dedik.
Pratikte olan: Bir sikim olmadı.

Sanırım bu kadar... Başarılı olan projeler oldu mu diye düşünüyorum da olmadı sanırım. E-Oyun projesini ben o zaman şartlarını düşününce başarılı buluyorum. Sadece o var başarılı diyebileceğim projem. Utanç verici bir şey... =D

Muhtemelen unuttuğum projelerde olmuş olabilir. O kadar çoklar ki...

14 Nisan 2011 Perşembe

Web Tasarım'a Dönüş Yapıyorum

Evet, geçtiğimiz günlerde bir yazı yazmıştım ve bu yaz ile ilgili planlarımdan bahsetmiştim. O yazıda fazla detaya girmemiş ve daha yüzeysel takılmıştım. Bu yüzden Kastasarim.net konusuna girememistim. Bildiğiniz veya bilmediğiniz üzere aylar önce "web tasarım" olayına geri dönme kararı almıştım. Bu bağlamda Kasaydinhaber.com adresli web sitesinin tasarımını yapmış ve Kaş Aydın Haber'e ücretsiz olarak hibe etmiştim. Kendileri de yaza doğru benim "web tasarım" konulu reklamımı yapacaklardı. Zaman geldi.

Şöyle bir şey sitenin görüntüsü.
Kuru kuruya reklam koyup, adımı soyadımı yazdırıp, numara koydurmak yerine direkt olarak bir kurum havası vermek istedim. Bu yüzden Kastasarim.net'i açtım. Sitenin tasarımı pek güzel olmadı ancak yine de bana kazanç getireceğini düşünüyorum. Sonuçta reklam konusunda sıkıntı yaşanmayacak, Kaş Aydın Haber gerçekten geniş kitlelere hitap ediyor Kaş ve çevresinde. Direkt olarak benim reklamı görenler siteye akacaklar. Biraz takıldıktan sonra da benim numaramı görüp arayacaklar.

Teorik olarak gayet basit ve işlevsel bir plan bence. Çoğu zaman teoride güzel ve akılcıl gelen şeyler pratikte gerçekleşmiyor ancak bu kez olacak bence. 2-3 site işi alsam yeter zaten. Tüm yazı geçirecek kadar birikim yaparım vallahi 3 site yapsam ve harika olur. Ayrıca yeni bir gitar almak istiyordum, onu da gerçekleştirebilirim bu sayede.

13 Nisan 2011 Çarşamba

Dexter - Çizim

Dexter'da üçüncü sezonu da bitirdim nihayet. Güzel bir sezondu. Dexter'ın en büyük problemi sezon finallerini pek bomba bitirememesi bence. Bu kez de aynısı oldu. Çok üst seviye gidiyor sezon sonuna kadar ama finalde pek tat vermiyor. Neyse, yine de iyiydi diyorum tabii.

Üçüncü sezon katil ve düşman konumunda bulunan herifi pek beğenmedim. Diğer iki sezonun alt yapısı daha iyiydi sanki. Borç para verdiği bir herifin peşine düşen ve o herifin yerini bildiği düşünülen herkesi öldürüp ortalık yere bırakan bir seri katil fazlaca uç bir karakter olmuş bence. Onu geçtim derisini niye yüzüyor... Derisini yüzmeyi geçtim, aradığı kişinin yerini bilse neden söylemesin kişi derisinin yüzüleceğini bildiği durumda... Çok saçma sapan bir şey olmuş bence o karakter. Respect respect diye gezinmesine de acayip kıl oldum. =D
Dexter evlendi tabii bir de... Çocuğu bile olacak herifin.

Her neyse bugün olmasa da yarın başlayacağım dördüncü sezona. Bu kez nereye odaklanacak konu gerçekten çok merak ediyorum. Ki bu sezon diğer üç sezondan daha iyi şeyler bekliyorum. Bu konuda konuşan herkes en bomba sezonun dördüncü sezon olduğundan bahsediyordu. Meraklıyım ben de...

Bu arada çizim olayında da ilerledim gibi biraz. En azından desen çizmek konusunda eskisi gibi zorlanmıyorum. Daha az sıkılıyorum. Hatta artık süre deseni yerleştirmeye yettiği gibi tonlamaya da yetiyor. Tam bitiremiyor ve elle tutulur bir boklar ortaya çıkartamıyor olsam da; tonlamaya giriş yapmak da bir olay tabii. =D

7 Nisan 2011 Perşembe

Ne Oldu Ne Bitti?

4 gündür Eskişehir'de tek başımayım. Aslına bakarsanız sevdim biraz da bu yaşamı. Yalnız yaşamak güzel gibi. Bazı boktanlıkları oluyor olsa da hoş. Zaten hep merak etmişimdir nasıl bir şey olur diye ve tatmış oldum böylece.

Çizim kursuna devam ediyorum tabii bir de... Yavaş yavaş çizmeyi sevmeye başladım sanki. Daha çok çizmeye yoğunlaşabiliyorum. Bunun yanında artık çok çabuk sıkılma durumum da ortadan kalktı gibi. Gereksiz bir hızlı çizmeye çalışma durumum vardı, onu da aştım gibi. Keyif alıyorum artık biraz olsun. Olayı çözdüğüm için olsa gerek bu durum. Artık görme konusunda bir problemim kalmadı gibi. Karşımda gördüğüm şeyi çizgi kalitesi iyi olmasa bile benzer şekillerde kağıda aktarabiliyorum. Hoca gelip "sil bunu" demiyor en azından. Böyle olunca da alıp başımı gidiyorum, kendim birilerinin telkini ve uyarıları olmadığında daha iyi çalışıyorum.

Alet böyle bir şeydi...
Bugün Eskişehir'e bir arkadaşım geldi Ankara'dan. Daha önce de İstanbul'dan gelen olmuştu ancak onunla problemler yaşamıştık fazlasıyla. Neyseki bu kez öyle olmadı. Hoş ve eğlenceli zaman geçirdim diyebilirim. Eskişehir'de hep aynı şeyleri yapıyor olduğum için biraz farklılık yaşamak cidden iyi geldi. Evden atölyeye, atölyeden eve durumu çok baymıştı. Atölye demişken, geçtiğimiz gün atölyeye biri geldi ve elinde 60-70 yıllık bir pikap vardı. O aletten Beatles ve Deep Purple dinledik. Oldukça hoş anlar yaşadık cidden. Ama ne yazık ki alet 3-4 parça dinledikten sonra bozuldu. =D

Bu arada Paticik forumdaki banımın da bugün kalkması gerekiyor. Acaba geri dönsem mi diye düşünüyorum. Ne yapsam acaba...

4 Nisan 2011 Pazartesi

Nietzsche Gerçekleri - Kadınlara Karşı Beslediği Nefret

Evet arkadaşlar, Nietzsche'nin etinden ve sütünden yararlanmaya devam ediyorum ve bugün kü konum çok ilginç cidden. Nietzsche'nin nefret derecesinde kin beslediği kadınlarla ilgili probleminin temelinde yatan olaya değineceğim.

Nietzsche ve yakın dostu Hans hatun muhabbeti çevirmektedir. Nietzsche tip olarak pek sağlam bir herif olmadığı için 30 yaşına gelmiş ancak hala bekaretini bozamamıştır. Hans ise oldukça atik ve bir o kadar da taş bir heriftir. Hans hatunları götürürken, Nietzsche idealar dünyasında kendini tatmin etmektedir.

Şu tipe hangi hatun versin zaten?

Her neyse, yukarıda da söylediğim gibi karı kız muhabbeti çevirmektedir bu ikili ve o sırada Hans Nietzsche'yi bam telinden vurur:

-Hans: Hiç mi olmadı abi?
-Nietzsche: Hiç...
Bu diyalogun ardından hiççi olmaya karar veren Nietzsche dağlara çıkmış ve kendini günümüzde okuduğumuz kitap ve öğretilerine vermiştir.Bu konuda yazılmış binlerce kaynak olduğu için o kaynakları burada yazmak istemiyorum.

1 Nisan 2011 Cuma

Yeni Başlayanlar İçin Nietzsche

Günümüzde bir çok ergen tarafından bir numaralı model olarak seçilen ve sürekli belli konularda ön plana çıkartılıp üzerinden prim yapılan Nietzsche üstada yeni giriş yapmak isteyen ergen topluluklara kaynak olacak bir yazı yazmak istedim.

Nietzsche üzerinden prim yapabilmek için yapılması veya öğrenilmesi gerekenler sırasıyla şöyledir ve bunu sadece üç adımda öğrenebilir ve uygulayabiliriz.

  •  "Tanrı öldü" sözünü sürekli ön plana çıkartmak. Burada işin püf noktası bu sözü başka bir söz ile de destekleyerek göz boyama kat sayısını arttırmak, onu da şu şekilde yapıyoruz: Nietzsche şöyle der diyoruz ve akabinde şunu söylüyoruz "dünya üzerinde bulunan tüm kötü şeyler, nasıl iyi bir tanrıya mal edilebilir?". Evet, aferin başarıyoruz; zaten bunu söylemek direkt sizi bir bokmuş gibi gösterecektir.
  • Tabii tek bir bok üzerinden bir bok elde edemeyedebilirsiniz. Bu durumda ise üzerinde duracağınız şey Nietzsche'nin Böyle Buyurdu Zerdüşt kitabına atlamak olacaktır. Bu kitaptan konuyu açtıktan sonra da şöyle bir cümle kurarsanız bayağı bir boklar biliyormuşsunuz izlenimi yaratırsınız: "Nietzsche o kitapta verdiği öğütleri bir hikayenin içine yedirmiş ve okunabilirliği arttırmış. Zerdüşt karakterinin başından geçenleri anlatmış gibi gözükse de aslında kendi öğretilerini veriyor". Evet, şu an bayağı bir boksunuz.
  • Nietzsche'den yararlanılabilecek bir bakşa konu ise üst insan terimidir. Bu konu hakkında ufak çaplı bir araştırma yapıp, ne olduğunu kaba taslak öğrenip bunu karşınızdakine yedirirseniz tamamdır. Hatta direkt bknz olarak verdiğim şeye tıklayın ve sözlükten öğrenin bu terimi.

Yukarıdaki üç yolu izleyerek sanki Nietzsche hakkında yazılan tüm kitapları, Nietzsche'nin tüm kitaplarını ve bu konular hakkında yazılmış tüm anti tezleri okumuşçasına bir bilgi birikiminiz olduğu izlenimi bırakabilirsiniz. Bu da sizi karşı taraf için cool ve kültürlü bir kişilik yapmaya yetecektir. Saygılar.