27 Temmuz 2011 Çarşamba

Harry Potter - Fethiye - Araba

Geçtiğimiz günlerde farklı bir gün yaşamak adına Koray ile birlikte Fethiye'ye gittik (hayır, keraneye gitmedik). Harry Potter'ın son filmi Harry Potter ve Ölüm Yadirgarları Bölüm 2'yi seyrettik. Güzel filmdi. Harry Potter serisinin en iyi filmiydi ve gittiğimize deydi. Sırf bu film için tüm Harry Potter serisini izlemek zorunda kalmıştım geçtiğimiz hafta. Ona da deydi diyebiliriz. Harry Potter ilk başlarda çocuk filmi havasındayken sonlara doğru iyi toparlandı ama yine de bir çocuk filmi havası hep mevcut. Sinemada bizim haricimizde 3 büyük insan, 4 tane de 12 yaş altı çocuk vardı. O derece...

Her neyse... Filmden sonra Ölüdeniz'e gittik. Daha önce bundan yaklaşık 10 yıl önce gitmiştim oraya. Hatırladığım kadarıyla girişinde dinazor heykeli gibi bir şey vardı. Hala duruyordu o heykel. Fethiye ve özellikle Ölüdeniz'de ikinci dil olarak esnaflar rusçayı tercih ediyorlar ve tabelalarında rusça kullanıyorlar. Bu bağlamda ortalık rus kaynıyordur diye düşünüyordum ve farklı bir ırk göreceğimiz için (Kaş'taki mature almanlar haricinde) mutluydum ancak olmadı. Ölüdeniz çok vasat. Gerçekten... Bizim Akçagerme'deki sosyal yapı nasılsa, orada da aynı. Hep yerli ameleler takılıyor plajda. Hiç beğenmedim. Ama suyu güzeldi, ılıktı. Çok işiyorlar herhalde. Akçagerme de çok ılıktır mesela...

Bu arada araba sürmeye başladım. 1 haftadır sürekli pratik yapıyorum. İlk olarak anayolda başladım. Gayet akıcı kullanıyorum. Dün şehir içine de girdim. Çok keyifli gerçekten. Motordan çok daha keyifli ve hastası oldum.

Plan yaptık. Araba kiralayacağız Ağustos sonunda ve gezeceğiz. Fethiye, Marmaris, Bodrum. Rota bu. Umarım gerçekleştiririz. Ki gerçekleştiririz... Koray'ın kafasına sokarsan bir işi, o çoğu zaman olur. Bu da olacaktır ne pahasına olursa olsun. =D

11 Temmuz 2011 Pazartesi

Son Bir Sene

Evet. 9 Temmuz 2010'dan itibaren, şu güne kadar devam etmekte olan bir bokluk var hayatımda. Niyeyse her şey hep benim istediğimin tersinde veya dışında gelişiyor. Buna gerçekten anlam veremiyorum, neden böyle oluyor çözemiyorum.

Tam bir sene önce yaptığım kaza ile başladı bu durum. Kaza ile gebermeye ramak kala hayatta kalıp, zibilyon tane yara bere sahibi olmuştum. Hem fiziksel hem de psikolojik olarak bayağı yıprandım. Çok büyük bir özlemle beklediğim yazım zehir oldu. Sikilmişten beter oldum resmen.

O olaydan yaklaşık bir ay sonra belli bir düzen tutturmuş olduğum sevgili şahsımdan kendi salaklığım yüzünden ayrıldım. Niyeyse ona siktir çektim, kız beni bırakmadı ancak ben hep ayrılmak için ısrarlıydım. En sonunda benim yerime başka birini buldu ve beni terketti. Hala da o şahısla çıkıyorlarmış. Evliliğe kadar yolları var sanırım. =D Benim için kötü olmuştu bu durum. İlk başlarda hoştu, hiç umursamadım ama düzenli bir cinsel hayatımın artık olmadığının kafama dank etmesi ile birlikte bu durum kötü olduğunu anladım. Kız benden ayrılınca iyi bir düzen tutturmuş anlaşılan, bir senedir çıktığına göre herifle. Demek ki bende bir cenabetlik varmış.

Bunların haricinde YGS ve LYS sonuçları da oldukça boktandı. Geçen sene hiç yoktan iki yıllık İşletme Yönetimi kazanmıştım ama gitmemiştim; bu sene daha beteri oldu ve AÖF'ye talim ettim. AÖF geldi. Bununla da yetinmeyip, Eskişehir'e taşındım. Sırf AÖF için... İklimi çok boktandı oranın ve 5 ay zehir gibi geçti. Eskişehir günlerimin hiçbir döneminde mutlu olmadım.

5 ay kursa gittim, çizim kursuna. GSF umutu ile başladım ve belli bir noktaya geldim. Ama yok, onda da ışık yok. Son bir aydır elime kalem almadım ve 5 aylık emeğim her geçen gün eriyor.

Son bir senedir aşk meşk işlerinde de tam bir fiyasko yaşanıyor. Öyle bir insan haline geldim ki, sanki ben bayağı bir bokmuşum gibi insan beğenmiyorum. Son bir senede hoşuma giden ve yazılabilir olarak gördüğüm insan sayısı 1. Evet 1, bir. O da olmadı zaten.

Grup işlerine başlayacağım diye plandım. Bu işte direkt olarak benimle birlikte olacağını düşündüğüm ve plan yaptığım insan 2 aylığına İstanbul'a gitmiş. Hiçbir bok yediğim yok.

Yine de ufaktan güzel şeyler de olmadı değil hani. Web tasarım işine dönüşüm ile birlikte en azından kendi kendimi idare edecek parayı kazanmamı sağlayacak işler aldım. Şu an hala piyasadan para alacağım var. Alamıyorum gerçi ama var... Kendime yeni bir gitar aldım. Les Paul kasaya olan hayranlığımı Cort dandikliği ile birleştirip kendime Cort CR100 isimli gitarı aldım. Bu gitar önceki gitarımdan biraz daha iyi.

Bu şarkı da bana gelsin. =D

3 Temmuz 2011 Pazar

Gitar - Hayat - Kaş

Yeni gitarım geldi. Yaklaşık 1,5 hafta oldu. Ufaktan bir inceleme yazısı yazmazsam olmazdı. Öyleyse, başlayalım.


Gitarın görüntüsü çok güzel. Gerçekten çok hoş. Epiphone Les Paul'leri aratmayacak kadar güzel bir işçilik var görünüş açısından. Kafa kısmındaki yazıyı silip yerine Gibson Les Paul yazıp birine göstersen, yutar. Tabii gitarı amfiye takıp tıngırdatmaya başladığınız an gitarın Gibson olmadığı açığa çıkar ancak görünüş iyi yani.

Amfiye gitarı taktığımda ilk olarak clean ile denemeye başladım. Clean tonları gerçekten çok lezzetli. Direkt hayran kaldım ve "iyi ki almışım ulan" falan dedim kendi kendime. Ardından overdrive'da denemeye kalktım. Tam bir facia. Eski gitarımdan iyi ama yine de pek tat vermedi. Belki de önceki tona alıştığım için bu gitarın tonunun farklılığı yüzünden beğenimi kazanmadı. Gerçi zaman geçtikçe alıştım ama neyse.

Overdrive'da ton potansını açınca çok çok parlak bir ton elde ediliyor. Kapatınca sönük ve ritim gitar için elverişli bir ton oluyor. Aslına bakarsanız parlak ton o kadar parlak ki, çok cırtlak geliyor, kulak sikiyor. Soloda da ton potansı 0'da çalmak en iyisi gibi geldi bana.

Henüz gitar distortion ve wah pedalı ile deneme fırsatım olmadı. Aletlerin pili olmadığı ve benim de bir türlü almayı akıl edememem yüzünden hep kalıyor o iş. Şimdi tekrar hatırladığım iyi oldu. Muhtemelen yarın pil alır ve denerim o iki pedalı da. Amfinin overdrive modunda iyi ton elde edememiş olmak bana pek koymuyor açıkçası. Sonuçta o amfiyi ve overdrive'ı bir sahne durumlarında kullanmıyorum. Ki overdrive bana ters gelen bir pedal. Distortion tercih ediyorum, çaldığım tür gereği. Ki zaten benim pedal ile overdrive tarzı daha yumuşak tonlar da iyi kötü elde edilebiliyor. Duman falan bile çaldık onunla, sesten şikayetçi olan olmadı hiç.

Bu arada bizim grup işi de başka bir bahara kaldı. Davulcu Enes piyasada yok, İstanbul' gitmiş. Vokal zaten hiç olmadı... Olsa da fazla dayanmaz zaten, bu konuda niyeyse şans yok bizde/bende. Kalkan'da dayım çağırıyor, Restaurant'ın önünde solo takıl falan diyor ama pek tat vereceğini sanmıyorum onun da. Blues yapabilsem yemek yiyen heriflere alttan çalsam falan hoş olabilir ama blues bilmiyorum ki... Benim müzik kafasını siker milletin. Türkçe bir vokal bulup, ben gitar, o vokal takılsak diye düşünüyorum ama vokal hep sorun. Moon River'da bu formatla iki farklı grup çıkıyor ve paşa paşa çalıyorlar. Neden biz de yapamayalım ki. Hepsini geçtim iyi kötü doğaçlama solo atacak kapasitemiz de var şu an. Bizim eski vokal Egehan'ı çağırıp, ona söyletsem aralara da kendim solo koysam diye düşünüyorum ama herife ulaşamıyorum. Ne hikmetse nete girmez oldu; e şans işte, ne zaman bizden yana oldu ki. =D

Kaş son yılların en kötü yazını geçiriyor. Çok sevimsiz ve tatsız bir yaz var. Çalışan insanlar çalıştığı için hayatın gerisinde kalıyor; ben çalışmadığım halde kalıyorum. Çözemedim olayı. =D Web sitesi işleri tıkırında. 2 site işi bitirdim, 3. site üzerinde çalışıyorum. Tekrar eski isim yapmış zamanlarıma geri dönüyorum; eskiden mal gibi gelen işleri çevirirdim. Çevire çevire unutulduk, şimdi tekrar insanların aklına "web tasarım" diyince gelmeye başladım. Yoldan çevirip site yaptırmak isteyenler bile oluyor. İyi de para kazanıyorum hani. Aile baskısı da yok, iyi kötü para kazandığım için. Çok hoş o açıdan bu yaz.

Bloga da yazamaz olduk. Haziran'da sadece bir yazı yazmışım. Eskiden her gün yazı yazıyordum. Alın işte, hayatım o kadar boş ki yazacak bir bok yok. Sözlük'e seks ve aşk maceralarımı yardırırdım, ondan da eser kalmadı. Artık kıpırdanma vakti geldi. Hayatı biraz renklendirmek, bloga da yazacak bir boklar yaratmanın tam zamanı. Son 2 seneki yazlarımı düşünüyorum, hep bir atraksiyon vardı. En kötü ihtimal bir fuck buddy'miz vardı, bu sene Eskişehir'de de olmanın etkisiyle yaza partnersiz girmenin dezavantajlarını yaşıyorum şu an. Neyse, telafi ederiz umarım en kısa zamanda.