15 Şubat 2011 Salı

Ben Hur

Hz. İsa'nın doğumundan 26 yıl sonra başlıyor hikaye. Ben Hur adında soylu bir yahudinin 4-5 yıllık bir süreçte başından geçenler anlatılıyor. Direkt olarak Ben Hur tabanlı bir film olmasına rağmen, son yarım saat olaya Hz. İsa'nın da dahil olması ile birlikte Hz. İsa tabanlı bir film olduğu yönünde yanılgılar olabiliyor.


Ben Hur'un başından geçenler anlatılıyor dedik. Peki neler geçiyor Ben Hur'un başından? Romalılar tarafından istila edilen ülkesinin prensi bu abimiz ve Kudüs'te yaşıyor. Roma istilasında olduğu için ülke ve şehir, başında Romalı bir vali ve komutan var. Filmin başladığı kısımda yeni bir vali ve komutan atanıyor  Kudüs'e. Komutan, Ben Hur'un çocukluk arkadaşı bir Romalı. Zaten her şeye sebep olan kişi de o.

Romalı komutan buraya düzeni sağlamak için gönderilmiş. Bu amaç için Ben Hur'u yanına çekmeye ve haklını satmaya telkin ediyor onu ancak Ben Hur kabul etmiyor tabii. Yolları ters düşüyor bu iki eski dostun ve düşman oluyorlar. Komutan tabii ki bir adım önde, yürütme yetkisi hemen hemen onda olduğu için. Kolpa bir bahane ile Ben Hur ve ailesini tutukluyor. Ben Hur'u gemilerde kürek çekmeye, ailesini ise zindana yolluyor.

3 yılını denizlerde geçiriyor Ben Hur. Kaslı, kuvvetli ve iri yarı bir herif olduğu için fazlaca dikkat çekiyor. Bir deniz savaşı sırasında Romalı bir başka komutanın hayatını kurtarıyor ve kürek çekmekten kurtuluyor. Hatta o komutan ile aralarında öyle bir bağ oluşuyor ki, oğlu yerine koyuyor Ben Hur'u komutan ve tüm servetini de ona bırakacağını vaat ediyor. Ayrıca Ben Hur'u Roma vatandaşı bile yapıyor. Haliyle Ben Hur onunla Roma'ya gelmiş oluyor.


Roma'da duracak hali yok tabii bizim herifin. İntikam almak için dönmek zorunda. Dönüyor da... Dönüyor ve eski dostuna hoş bir sürpriz yapıyor. Ailesi hala yaşıyor ancak ondan saklıyorlar çünkü onlar artık cüzzamlı birer hastadırlar ve dışlanacaklardır. Ben Hur ile eski dost Romalı arenada kozlarını paylaşıyor. Arenada birebir savaşmıyorlar tabii, at yarışı yapıyorlar. Ben Hur bu konuda usta olduğu için kazanıyor. Yarış sırasında bir kaza geçiren Romalı eski dost ise ölüyor. Evet...

Her şey bitti derken. Ben Hur ailesinin yaşadığını ve cüzzamlılar vadisinde olduğunu öğreniyor. Hemen oraya gidiyor tabii. Orada eşi Ester ile karşılaşıyor, annesi ve kardeşine yemek götürürken. Bu sırada bir taşın arkasına saklanıp, annesinin kendisin görmemesini sağlamaya çalışıyor ve dinliyor. Annesinin ağzından çıkan ilk söz "Ben Hur nasıl?" oluyor. O sırada yürekler dağlanıyor tabii, acıklı bir fon müziği ile birlikte. Yeşilçam stayla. Her neyse... Akabinde Ben Hur daha fazla dayanamıyor ve yanlarına gidiyor.

Kardeşini ve annesini aldığı gibi eve dönüyorlar. Eve dönerken sokakların çok boş olduğunu farkedip soruyorlar insanların nerede olduğunu. Bir dilenci cevap veriyor, İsa'nın mahkemesine gitmiş millet. Buradan sonrası İsa'nın çarmıha gerilişi. Ve daha sonra bitiyor zaten. İsa can verirken havanın gürlemesi ve yağmurun başlaması; bunun üzerine anne ve kardeşin şifa bulup iyileşmesi güzeldi.


Film ciddi anlamda çok iyiydi. 1959 yapımı bir film olduğunu düşündükçe insan hayretlere düşe düşe bir hal oluyor. Özellikle at yarışı sahnesi olağanüstüydü. Nasıl çekmişler, nasıl yapmışlar, akıl alır gibi değil. O sahneyi çekerken bir kişinin ölmüş olması ve o sahnenin çıkartılmamış olması bayağı etkileyici. Deniz savaşı sahnesi de harikaydı tabii. Bizim Tarkan'ın ahtapot sahnesini düşündükçe tapasım geliyor şu filme.

Kötü adam rolüyle beliren şahsın ölümü çok basit oldu. Ona şaşırdım bayağı. Ayrıca o kadar dostane giden bir ilişkinin birden 180 derece dönmesi biraz garipti. Filmin başı ve sonu özellikle çok iyiydi. Orta kısım boşluğu doldurmak için yapılmış gibiydi.

Ben Hur hüküm giydiğinde susuzluktan ölecek durumdayken İsa'nın ona su vermesi, İsa'nın ona su verdiğini gören askerin hiddetlenmesi ve İsa'yı görünce kedi gibi olması çok etkileyiciydi. Ve tabii filmin sonunda İsa çarmıha giderken, kendi çakılacağı çarmıhı taşırken yürüyemez hale gelmesi ve bitkin haldeyken Ben Hur'un ona su vermesi harikaydı. Her şeyin bir karşılığı vardır demeye getirmişler sanırım orada ve bayağı da güzel olmuş.


Aslında film tamamiyle her şeyin bir karşılığının olduğu ve herkesin yaptıklarının bedelini ödeyeceğini anlatmak üzerine kurulu olduğunu düşünebiliriz. Gemi savaşa giderken tüm kölelerin ayaklarının zincirlenmesini emreden komutanın Ben Hur'un kini zincirlememesi ve ilerleyen dakikalarda Ben Hur'un onun hayatını kurtarışı. Hoştu.

Çok beğendim. Son zamanlarda Guguk Kuşu ile birlikte beğendiğim en iyi iki filmden biri budur. Çağrı'yı izleyeceğim ilerleyen günlerde. Eskiden izlemiştim ama o zamanlar bir boktan çakmadığım için izlemiştim sadece.

Ve son olarak bu filmi bana öneren Enes'e sevgilerimi yolluyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder